UZAYLILAR GELİN BİZİ ALIN

İskele sahilinin banklarında oturuyoruz, yağmur ve güneş güçlü bir düelloda. Hangisi galip gelecek diye karar veremezlerken, verdikleri karar; sıra ile kendi güçlerini göstermek. İlk kez kahvemle birleşiyor yağmur. Yağmurlu kahveyi de deniyor damaklarım. Damak zevki kavramı rafa kaldırılıyor. Önce ıslanıyoruz, ardından kuruyoruz güneşin yakıcılığıyla. Bir hayal değil, instagramdaki bir reels değil hayır, gerçek; yaşanmış olan. 

Aslında hani hep şöyle yapsam, böyle yapsam, bir gün şunu yapacağım dediğimiz şeylerden biri. Hani o an isterseniz, canınız çekerse yani kıyafetlerinizle denize dalın çıkın ama yok kıyafetle denize girmek yasak, koca tabela var. Oysa bir anlık coşku yaşanamaz mı? Neden yaşanmasın? Bak şu kıyafetleri ile denize girmiş deyince belki de o an canı çekti diye düşünemez miyiz mevsim kış ise.

Yağmurlu kahve tavsiyemdir herkese. 

İyice ıslanıp iyice kuruduktan sonra sanki de hiç yağmur yağmamış gibiydi… İskele sahili banklarında oturmuş kahvemizi yudumlarken bulutlar aralandı denizin üstünden ve biz biraz bilim, biraz sanat, biraz insan hakkında düşünceler paylaşırken “acaba geldiler mi” dedik. Baktık aynı yere, bir ışık hemen geri çekti kendini. “Vazgeçtiler” dedik. “Yine gelmediler.” 

Yarım kalmış çeyrek adanın kendini, bizi, yersizliğimizi ve yerli oluşumuzu konuşurken “uzaylılar gelin bizi alın” diye kaç kez söylendik göğe bakarken. Vazgeçiyorlar her seferinde… Söylemeye devam ediyoruz yine de.

Ah insan yanlarımız, düşlerimiz, gerçeklerimiz, biz…. Kendimizi ne kadar yenilesek, geliştirsek de yönetme kontrolü saf beyinlerde değil diye salt gerçeğe erişemiyoruz belki de. Kim neyi veriyor bize, bize neyi gidip öğreniyoruz kendimize? Bilgi bizim için ne?

Kaliteli an, kaliteli beslenme, kaliteli yaşam, hatta kaliteli sohbet nedir sözlüklerimizde? Hangimiz başarabiliyoruz kaliteli kalmayı ve kaliteli olmayı? Kalite bizim için ne?

Bazı insanlar sizi dibe çekerken bazı insanlar göğe ulaştırır bilmeden. Siz yerlerin efendisi misiniz yoksa göklerin mi? Yerin ayrı göğün ayrı dili vardır, vardır da sizin diliniz nece?

Aslında sadece birkaç yazardan, içimizdeki hayatlardan bahsetmek isterken; bir anıya, birçok ana gittim yeniden. Çünkü bu kadar olumsuz, kötü haberler varken bazen sadece iyi bir noktaya bakmak ve belki de kelebek etkisine kapılmak gerek. Daha iyi görebilmek, gösterebilmek, kalabilmek adına…,

Tüge Dağaşan