Mağusa Limanı Yapımındaki Yaşanan Süreç (1)
Geçen yüzyılın başlarında İngiliz Hükümeti tarafından Larnaka limanına alternatif olarak Mağusa’da bir liman yapımı kararı alınır. Limanın inşa sürecinde surlarda açılan kapılar bugüne kadar hep tartışma konusu olmuştur. Şimdiki Desdemona Parkı’nın hemen arkasındaki sur duvarlarında 3 büyük kapı açılmış ve surların o bölgede bütünlüğü bozulmuştu. Düşünülen tahribat daha büyüktü. Fakat o dönemde gerek İtalya’dan seslerin yükselmesi gerekse eski eserlere duyarlı İngilizlerin devreye girmesiyle sadece 3 yerden surlara müdahale edilmiş ve şimdilerde kullanılmayan kapılar açılmıştı. 1903-1935 yılları arasında Kıbrıs’ta Eserler Dairesi Küratörü olan George Jeffery’nin günlükleri bir süre önce yayınlandı. Bu günlüklerde o günlere ait yazışmalara baktığımızda Mağusa surları ve limanla ilgili önemli belgelere ulaştık. Üç yazı dizisi olarak ele alacağımız o dönemki olguları sizlerle paylaşıyoruz.
*****
George Jeffery, Ortaçağ anıtlarının korunması için kampanyasını Milano'dan gelen mektuplarla başlattı. Nisan 1900'de İngiliz yetkililerin Kıbrıs'ın antik anıtlarına karşı özensizliğiyle ilgili gazete makaleleri çıkmaya başladı. Bu tartışmaların odak noktasında İngilizler, Port Said limanının inşası için Mağusa sur taşlarının satışına izin veriyor ve yeni bir demiryolu için güzelce korunmuş surları yıkıyorlardı. İçinde "Kıbrıs'taki Yıkık Şehirler" başlıklı bu makalede ise, "Spectator" imzasıyla, The Times'ın 16 Aralık 1900 tarihli sayısında, Mağusa’nın eski sığ kayalık liman içinde kıyı vapurları için küçük bir liman inşa etme planı ve demiryolunun inşası şu şekilde anlatılıyor:
"Bunu gerçekleştirmek için, sanki dün şehit Bragadin ve 330 yıl önceki cesur yoldaşları tarafından terk edilmiş gibi, hala en mükemmel şekilde korunmuş olan şehrin büyük surları kullanılacak. Yani, tramvayın (trenin) geçeceği yeni bir rıhtım oluşturmak ve şehrin kuzey ucundan iskeleyi güneye doğru yaklaşık bir buçuk mil uzaklıkta bulunan Varosha (Maraş) köyüne bağlamak amacıyla surların malzemeleri alınacak. Buradan Lefkoşa'ya bir tramvay hattı başlatılacak. Gerçekten de hem maddi hem de duygusal yoksulluğun korkunç bir kanıtı gibi görünüyor. Kıbrıs gibi bir ülkenin, gelecekte sanatsever turistleri ve sanatçıları kesinlikle cezbedecek olan eski Mağusa şehri gibi muhteşem bir ortaçağ anıtını elinde tutmayı göze alamaması... Thames kıyısındaki yeni bir rıhtıma yer açmak için Londra Kalesi de yıkılabilir!".
Yine ayni dönemde Kontes Martinengo-Cesaresco, İtalya'nın Lago di Garda kentindeki Palazzo Martinengo'dan 26 Aralık 1899 tarihli The Times'a Kıbrıs adasındaki Mağusa'da devam eden yıkım çalışmalarına karşı bir protesto mektubu yazdı. Kontes Martinengo, Mağusa savunmasında büyük kahramanlık gösterip öldürülen ve Martinengo Burcu’na adı verilen Kıbrıs Valisi Ercole Martinego’nun ailesinden gelmektedir.
"Hepimiz Roma taşlarından inşa edilen o Roma saraylarının önünden geçerken öfke duyduk ve hepimiz barbarların Barberini'ye bıraktığı şeyleri yıktığı hikayesini biliyoruz. İngiltere, Türklerin İngilizlere bıraktığı şeyleri yıktığının söylenmesini ister mi?" diye yorumladı.
İtalya'daki diğer gazeteler de aynı hikayeyi tekrarlıyordu; Gazettino di Padova gazetesi, İngilizleri iyi korunmuş Mağusa kalesini yıkıp Port Said'i inşa etmek ve Mağusa'dan Lefkoşa'ya bir tramvay yapmakla suçladı, Yüksek Komiserin, eski eserlerin korunmasının çok pahalı olması nedeniyle imha edilmesi gerektiğini söylediği yazıldı. Venedik'teki "Pro Arte" topluluğu, Kıbrıs'taki işlemlere karşı resmi olarak protesto etmek için Dışişleri Bakanlığı'na bir talep iletti. İtalya'dan yazan George Jeffery, İtalya'daki konuyla ilgili tepkiler hakkında İngiltere’ye bilgi gönderdi ve İtalyanların antik yapılara İngilizlerin aksine yaklaşımını anlattı..