Mağusa Suriçi ve Mogabgab (2)
Mağusa Eski Eserler Dairesi’nde çeyrek asır müdürlük yapmış ve yaptıklarıyla kente damgasını vurmuş Mogabgab’ı bu hafta da yazmaya devam ediyoruz.
Mağusa suriçinin günümüze kadar olabildiğince korunmuş olarak ulaşmasında emeği geçen isimlerden en önemlisi belki de Teofilus Mogabgab idi. 20. yüzyılın içinde savaş ve toplumlararası gerginliklerin yaşandığı dönemlerde yaptıkları ve koyduğu ilkeler doğrultusunda geçen yasalar hale daha güncelliğini korumaktadır. Mogabgab’ı beraber çalıştığı Ali Eşrefoğlu’na da sormuştum. 2000’li yılların başında sohbet ettiğim Ali Abi Mağusa Eski Eserler Dairesi (Famagusta Department of Antiquities)’nin efsane ismi Mogabgab ile 1954 yılında çalışmaya başlayıp, Mağusa’ya gayrimüslimlerin girişinin engellendiği 1960’lı yılların başlarına kadar beraber çalışmışlar. Namık Kemal’in zindanının üstü Eski Eserler Dairesiymiş yine... Mogabgab ile uzun yıllar beraber çalışmışlar ama Mağusa Sancaktarı Turgut Bey’in talimatı ile de tüm ilişkilerini 1963 yılında kesmek zorunda kalmışlardı.
“Mogabgab, Mağusa için her şeydi” diyor Ali Abi...
Mogabgab’ın “Member British Empire-MBE-“ nişanı varmış. İngiltere’den devamlı arkeologlar getirip, Mağusa’yı ziyaret etmelerini sağlarmış.
Mağusalıların Mogabgab’ı çok sevmediğini uzun yıllardır biliyordum. Kimileri Osmanlı eserlerine sahip çıkmadığını iddia etse de esas nedenin Mağusa Suriçi’nde “herkesin istediğini gelişigüzel yapmasına engel olduğu, sancaktarlığın keyfi uygulamalarına karşı duruşu ve iş disiplini” ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Ali Abi de beni onaylıyor ve devam ediyor: “Mogabgab işinde çok titizdi. Sabah 7’de iş başı yapardı. İşçiler, turistlerin yoğun olarak gezdikleri Deniz kapısı, Akkule ve Othello’yu o saatte temizlemeye başlardılar. Mağusa Hapishanesi’nde kalan mahkumları da İngiliz’den özel izin alıp dışarı çıkarır, onları da restorasyon işlerinde çalıştırırdı. Temizlik işini başlattıktan sonra da ustaların yanına giderdi. 4-5 usta sürekli Mağusa’nın içinde restorasyon ve tadilat yapardı. Lambusuyucu Ali’nin oğlu Selçuk ve Ahmet usta bunlardan sadece ikisi idi.
Mesela Venedik Sarayı’nın önüne taksilerin park etmesine izin vermezdi. Surlarda hayvanların otlatılmasını kesinlikle yasaklamıştı. O yıllarda özellikle sur dibinde kalan aileler hayvan-çoğunlukla keçi-beslerlerdi. Hayvanları da genelde surlarda otlatırlardı. Surlar da turistik bölgeler olduğu için Mogabgab buna karşı çıkardı... Çoğu zaman sancaktarlık ile de karşı karşıya kalırdı ve onların emirlerini dinlemezdi, Mogabgab!
Namık Kemal’in büstünün konacağı yer ile de anlaşmazlık yaşamıştı idare ile ama sonra o konuyu biraz da silah zoru ile çözmüşlerdi!.. Mağusa Kapısı’nın girişinde surların devamı olan sağ tarafını, sancaktarlık yıkıp surların arka kısmını boşaltmak istiyordu. Mogabgab buna çok direnip sancaktarlığa yaptırmamıştı. Ne zamanki 1963’te ilişkimizi Sancaktar Turgut Bey kesti, Mağusa’daki idare orayı yıkıp, surların yıkılıp kaldırıldığı yere park yeri ve sandüviççi dükkanı yapmıştır.
1571’deki muhasarada Osmanlı Komutanı Lala Mustafa Paşa’nın ordugah kurduğu yer ise surların 3 mil ötesinde, Maraş’ın sonuna doğru olan kısmındaydı. Mogabgab ile oraya gider ve kazılar yapardık. Osmanlı’ya ait kalıntılar bulduğumuz da olurdu.
En şiddetli çatışmalar Canbulat Kapısı’nın olduğu yer ve Akkule’de olmuştu. Akkule’de çift müdafaa sistemi vardı. Osmanlı kaleye lağımcıları ile beraber girmeye çalışırdı. Suriçi’nden de Venedik tünel açıp orayı patlatırdı. Bu arada Akkule’de bu olaylardan dolayı çok hasar olmuş ve oradaki çöküntüler bizim çalıştığımız yıllara kadar kaldırılmamıştı. Yani 380 küsur yıl sonra ilk kez Mogabgab ile beraber oradaki enkazı kaldırmaya başladığımızda 1571 yılındaki kalıntılara ulaşmıştık. Demir miğferler, kılıçlar ve iskeletlere bulduk oralarda. Mogabgab bunları daireye getirip orada tutardı. O dönemki genel müdürümüz AHS Megaw -1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar Kıbrıs Eski Eserler Dairesi Müdürü olarak kaldı-bizim daireye gelirdi ve bulduğumuz kalıntılardan iyilerini ilaçlayarak, yağlayarak kasalara yerleştirirdi. Bunları İngiltere’deki müzeye koyacağız derdi bizlere... (Muhtemelen Londra’daki British Museum’da bunları görebiliriz.) Bu iş sürekli yapılırdı.
Hadiseler başlayıp 1963 yılında Mogabgab ile ilişkimiz kesildiğinde artık daireye gelemez olmuştu. Mağusa’nın ileri gelenlerinden bir üst düzey bürokrat (ismi bende saklı) ve bir yüzbaşı daireye gelip Mogabgab’ın kitaplarını, Osmanlı ve Venedik’ten kalan ve kazılarda bulduğumuz silah ve kılıçları aldılar.”