Hep yazar konuşuruz bu konuyu. Mağusa’da belediye hudutları içinde sahillerde halkın erişiminin önündeki bitmek bilmeyen engelleri…
Suriçi Mağusa’nın tarihi ve turistik merkezi ise buradan denizi görmek ve denizden yararlanmak yürüme mesafesi içinde değildir.
Suriçine gelen ya da konaklayan turistler denize sırtını dönmüş bir kentten bahsederler hep. Limanın bir türlü turizme hizmet edememesi, savaştan 50 yıl sonra dahi hala daha sivilleşemeyip askeri pozisyonunu koruması, askeri kampın varlığında en büyük mahallemiz Karakol bölgesinin denizden yararlandırılmaması bölgedeki en büyük sorunumuz. Glapsides ile Beach Club arasındaki bir başka askeri alan yine sivilleşemeyen sahillerimizden bir diğeridir.
Bunun dışında gerek Maraş bölgesinde belediye plajları, gerekse Glapsides sahili (şimdilik DAÜ’ye ait Beach Club da dahil) belediye hudutlarımız içinde kalan kentin güney ve kuzey uçlarındaki plajlarıdır.
Bu iki uçtaki halka açık plajlarımız şu anda temiz durumdadır. Buralardan alınan numunelerden yapılan bakteriyolojik tetkikleri dikkate almadan bu yorumu rahatça yapabilirim. Koli ve enterekok basillerinin sözde ölçümüne dayanan tetkikler inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Bu basillerin patojen olmayan birçok suşu var ve bağırsaklarımızda hastalık yapmadan floramızı oluşturup bizlerle yaşamaktadırlar. Tetkik sonuçlarında “sıfır” olarak verilen sonuçlara elbette inanmak mümkün değildir. İçtiğimiz şişe sularında bile 10-12 kadar koli basilinin varlığı normal kabul edilebiliyor çünkü hiçbir pet veya cam şişe tam anlamıyla steril değildir, içinde sıfır basil de olması mümkün değildir. Fakat patojen olmayan (kabul edilebilen değerlerin altında) az sayıda basilin olması şişe suyunu da deniz suyunu da patojen yapmıyor! Fakat bu yorumu Yeni İskele sahilleri için yapmam mümkün değildir. Arıtma ve kanalizasyonun olmadığı ve atıkların çok yakındaki sahili çok yüksek oranda koli ve enterekok basilleriyle kontamine etmesi kaçınılmaz gibi durmaktadır! Gönül isterdi ki bu yorumları yaparken uluslararası standartlara tabi “Mavi Bayraklı Plajlar”a sahip olup daha objektif olabilelimdi. (Mavi Bayrak; FEE (Foundation of Environmental Education) isimli, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü tarafından verilen çevre ödülüdür. Belirli kriterleri karşılayan plaj, marina ve yatlara veriliyor. Mavi Bayrak ödülü almak için plajların 33 adet kriteri karşılaması gerekiyor.)
Yine Mağusa sahillerine dönecek olursak sahillerimizde mutlaka cankurtaran bulundurma noktasında alınan tedbirleri çok olumlu buluyorum. Son dönemde Maraş’ta boğulan bir gencin kurtarılamamasını da buraya not düşmek istiyorum. O günü soruşturduğumuzda görevli tüm cankurtaranların eğitime çağrılması ve o saatlerde cankurtaranın olmaması akla mantığa sığmayan bir sorumsuzluk örneğidir diye buraya not düşüyorum.
Bu arada sahillerin halka ait olması anayasal bir hakkın olması da ötesinde bir durumdur. Ve Mağusa sahilleri bugüne kadar askerin ülkede “ateşkes koşulları ve geçici 10. Madde’ye” sığınarak yaptığı el koyma dışında, plajlarımız hala halkın olmaya devam etmektedir. Sahillerde işletmeleri veya otelleri olanların zaman zaman tüm sahili kapatma eğilimi olmasına rağmen örgütlü ya da örgütsüz Mağusa’da verilen mücadele ile bunun önüne geçilmiştir. Bu da en azında Mağusalıların bir başka yüz akıdır diye düşünüyorum.