Mağusa Denize Hep Küs Mü Kalacak?

Mağusa 2300 yaşını çoktan geçmiş, bir adını da “kuma gömülü kent” anlamını taşımaktan dolayı almıştır. Tarih boyunca değişik isimlerle anılmış, Arsinoe, Famagusta, Ammohostos isimlerini de almıştır.

Şimdilerde kente gelenler kumdan ve sahilden uzak bir kent görüp ayrılırken hep soruyorlar “kent niye denize bu kadar küs?” diye.

Küs olmasının sebepleri birden fazladır ama kentin hala denizle barışma şansı bulunmaktadır.

Ticari liman ki 1974 öncesine kadar adanın en büyük ticari hacmine sahipti, şimdilerde tam bir keşmekeşe dönüşmüş durumdadır. Liman adeta asker ve sivilin ortak işgali altındadır. Şu anki kapasitesi ile çağdaş liman hizmetlerini ve modern konteyner taşımacılığının gereklerini yerine getirecek yenilenmeyi başaramamış bir halde büyük bir çöplüğe dönmüş gibidir.

Halbuki tarihi suriçi kentine ve surlarına komşu olan bu limanın ticari limandan turizm limanına dönüştürülmesi durumunda Doğu Akdeniz’de dolaşan yatlara ve turistik gemilere ev sahipliği yapabilecek en tarihi liman olma şansına sahip olacak. Yat limanıyla beraber oradaki ambarlar ve atıl taş binaların her birinin ada turizmine hizmet etmesi mümkün olacaktır. Bu arada Mağusalılar yürüme mesafesinde denize ulaşırken, turistlerin de en büyük destinasyonu limanda açılacak tarihe dokuya uygun bar, cafe ve restoranlar olacaktır.

Bir diğer nokta limana sonradan eklenen ve adına Serbest Liman da denilen bölgedir. Burası Karakol (Gülseren) Plajına kadar uzanmaktadır. Geçmişte Mağusalıların denizle buluştukları kentin merkezine yakın bir yerdi. Serbest limanda bulunan ve amaçları dışında faaliyet gösteren birçok yerin çok uzun yıllardır Mağusa’nın varoşlarına taşınıp buranın tekrardan hayata döndürülmesi düşüncesi olduğu halde uygulama safhasına hiçbir zaman geçilemedi. Bu bölgenin devamında ise geçmişin Karakol Plajı Mağusalıların en çok gittiği plajları iken şimdilerde Gülseren Kampının subaylarına hizmet verdiği özel bir yer konumundadır. Mağusa halkına kapatılmıştır.

Devamındaki Gülseren Kampı ise halen sivilleşmekten uzaktır. Mütahhitlerin gölgesinden uzakta, güzel bir planla kentin nefes alabileceği bir yeşil alan, veya koruluğa dönüştürülebilmesi ise hayalimiz olarak kalmaya devam edecek.

Mağusa’yı esasen altın kumsallara küstüren en önemli etken Kapalı Maraş bölgesidir. Her ne kadar bir kısım yolları ve plajları halkın ziyaretine açılsa da kentin hayalet hali ve askeri düzeni yanında hala daha dikenli tellerler çevrili oluşu Mağusa’yı bölen ve denize ulaşımını engelleyen en büyük etkendir. Kent yasal sahiplerine devredilmeden veya o insanlar tazmin edilmeden kentin hayat bulması ve Mağusa’nın da denizle barışması mümkün olmayacaktır.

Yazdığımız her şey siyasi irade gerektiren ve istenirse olabilecek olgulardır. Talep etmeye devam edeceğiz.