Kan Hafızası ve Travmatik Toplum: 5. Bölüm Kıbrıs Türk Toplumunda Varoluş Mücadelesi ve Basın
"Statü kaybı derin bir travmadır, mücadele yeniden dirilişin ilacıdır."
Tarihsel Arka Plan ve İlk Basın Girişimleri
Kıbrıs’taki basın tarihi, İngiliz yönetimi altına giren Kıbrıs Türklerinin statü kaybı ve varoluş endişeleriyle şekillenen toplumsal bilinçlenme sürecini yansıtır. Hâkim milletken mahkûm bir topluma dönüşen Kıbrıs Türkleri, kimliklerini, kültürlerini ve haklarını savunma mücadelesine basın aracılığıyla başlamış, bu süreçte basın önemli bir rol üstlenmiştir.
Kıbrıs’taki ilk basın çalışmaları, adanın 12 Temmuz 1878 tarihinde Osmanlı Devleti yönetiminden çıkıp geçici olarak İngiltere'nin idaresine girmesinin hemen ardından başladı. Bu dönemde basının gelişimi, adadaki toplumsal, kültürel ve siyasi değişimlerin bir yansıması olarak önemli bir yer tutmuştur. Kıbrıs’taki ilk özel İngilizce gazete, 29 Ağustos 1878’de yayımlanmaya başlayan The Cyprus gazetesiydi. 1899’a kadar yayımlandı. The Cyprus Gazette ise 1 Kasım 1878’de yayımlanmaya başladı ve 1960’a kadar adadaki ilk resmi İngilizce gazete olarak yayın hayatı devam etmişti.
4 Temmuz 1879’da yayımlanan Neos Kition Kıbrıs Rumları’nın ilk gazetesi oldu. Ardından, Hellenic Times ve Kiprosgibi gazeteler yayımlandı. Kıbrıs’taki Türk basın hareketi ise 1878-79 civarında başladı. Ümit gazetesi, Kıbrıs’taki ilk özel Türkçe gazete olarak kabul edilir, ancak günümüze ulaşmamıştır. İlk resmi Türkçe gazete ise İngilizce The Cyprus Gazette’in çevirisi olan Ceride-i Resmiye-i Kıbrıs’tır.
Türkler, 11 Temmuz 1899’da Saded gazetesini yayımladılar, ancak halkın sınırlı okuma alışkanlıkları nedeniyle gazete kısa süre sonra kapanmıştır. Türk basınının sürdürülebilir olmamasının en büyük nedeni, kısıtlı okur kitlesiydi. Bu dönemde en uzun süre yayımlanan gazete ise Zaman Gazetesi olmuştur. 25 Aralık 1891’de yayımlanmaya başlayan Zaman, Osmanlı Kıraathanesi'nin bir parçası olarak haftalık olarak yayımlanmıştır. KKTC Enformasyon Dairesi’ne göre, "Siyasal nitelikli bir kulüp olan Osmanlı Kıraathanesi, 1891 yılında Zaman gazetesini yayımlamıştır." Zaman, Kıbrıs Türklerinin sesini duyurması ve toplumsal bilinç oluşturulmasında büyük rol oynamıştır. Kıbrıs’taki basın hareketi, adanın kültürel ve politik yapısının şekillendiği kritik bir dönemi temsil ederken, Zaman gazetesi, Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesinin simgesi olmuştur.
Kıbrıs Türk Toplumunun Gür Sesi: Kıraat-ı Osmaniye ve Zaman Gazetesi
Kıbrıslı Türkler, İngiliz idaresinin getirdiği statü kaybı ve varoluşsal tehdit karşısında sadece tepkisel değil, örgütlü bir şekilde de hareket etmişlerdir. Bu dönemde, eğitim ve bilinç seviyesini yükseltmek, kimliklerini koruyarak kolektif bir varlık gösterebilmek amacıyla 1891’de Lefkoşa’da Kıraat-ı Osmaniye Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyet, genç nesiller arasında okuma alışkanlığını teşvik etmek, milli bilinci artırmak ve toplumu modern dünyaya hazırlamak hedefindeydi. Ayrıca, 19. yüzyılın sonlarında, adadaki Türk toplumunun birlik ve dayanışmasını sağlamak amacıyla Osmanlı Kıraathanesi kurulmuş, bu kurum sadece sosyal bir buluşma yeri değil, aynı zamanda toplumsal sorunların tartışıldığı bir forum olmuştur.
Osmanlı Kıraathanesi'nin bir parçası olarak kurulan Zaman Gazetesi, 25 Aralık 1891'de yayımlanmaya başlamış ve haftalık olarak her Cuma günü çıkmıştır. Zaman, Kıbrıs Türklerinin, Enosis’e karşı seslerini duyurabilmeleri için önemli bir platform sunmuş ve toplumu bilinçlendiren ilk Türkçe gazetelerden biri olmuştur. 1891 yılında yayın hayatına başlayan Zaman, Kıbrıslı Türklerin kendi seslerini duyurabilmesi ve İngiliz idaresine karşı kültürel direniş göstermeleri için büyük bir önem taşıyan bir araç olmuştur. Aynı zamanda, toplumun Rumların Enosis taleplerine karşı kendi milli reflekslerini geliştirmelerine katkı sağlamıştır.
Gazetenin kurucusu ve ilk imtiyaz sahibi, halkın oyuyla seçilen Tüccarbaşı Hacı Ahmet Derviş Efendi (sonradan Paşa) idi. Gazetenin idarecileri arasında Cemal Efendi, Faik, Küfizâde Mustafa Asaf, İrfan ve Asım Beyler yer almakta; başyazarlığını ise Muzafferettin Galip üstlenmiştir. Zaman gazetesinin yazarları arasında ise Hafız Ziyai, Müftü Ali Rıfkı, Hilmi, Bodamyalızade Şevket ve Ahmet Tevfik gibi önemli isimler bulunmaktadır. Gazetenin amacı, Türk toplumunun eğitim seviyesini yükseltmek, toplumun menfaatlerine hizmet etmek ve milletin olgunlaşmasına öncülük etmekti. Ayrıca, gazetede toplumsal yapıyı olumsuz etkileyebilecek veya kişisel düşmanlık içeren yazılara yer verilmemesi temel prensiplerinden biriydi.
Osmanlı Desteği ve Siyasi Yazılara Yönelik Sansür
Zaman gazetesinin başyazarı Hacı Ahmet Derviş Efendi, Osmanlı yönetimiyle yakın ilişkiler kurmuş, ancak Genç Osmanlılar yanlısı yazarlarla anlaşmazlıklar yaşamıştır. II. Abdülhamid’in basın politikalarına bağlı kalan Derviş Efendi, gazetenin siyasi yazılara yer vermemesi gerektiğini savunmuştur. Osmanlı yönetimi, Kıbrıs’taki basını sıkı denetim altında tutmuş ve Zaman gazetesine mali destek sağlamıştır. 1892’de Osmanlı hükümetinden alınan yardımlar, gazetenin Kıbrıs Türkleri için birleştirici bir rol oynamasına katkıda bulunmuştur.
1892’de baskı makinesi talebi II. Abdülhamid tarafından onaylanmış, 1894’te Ziver Efendi’nin Kıbrıs Tarihi yazısı nedeniyle ödüllendirilmiş ve 1895’te Derviş Efendi paşa unvanı almıştır. Ancak Bâbıâlî, basın yasalarına uyulmaması durumunda destekleri kesme tehdidinde bulunmuş, bu da gazeteye maddi ve manevi baskılar getirmiştir. Sonunda, artan baskılar sonucu Zaman gazetesi 7 Eylül 1900’de kapanmış, bu durum Kıbrıs Türk basını için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bir Devrin Sonu: Zaman’ın Kapanışı
Zaman Gazetesi, 1891’de yayımlanmaya başlamasıyla Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesinde önemli bir araç haline gelmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde adada kültürel ve siyasi mücadeleler sürerken, Kıbrıs Türklerinin kimliklerini savunma ve toplumsal bilinci artırma ihtiyacı daha da önem kazanmıştı. Zaman, bu mücadelenin sembollerinden biri olarak, Kıbrıs Türklerinin sesini duyurabildiği nadir platformlardan biri olmuştur.
Ancak II. Abdülhamid yönetiminin basın üzerindeki sıkı denetim ve sansür politikaları, Zaman Gazetesi’nin bağımsız yayın yapmasını engellemiş ve özgürlüğünü kısıtlamıştır. Bu sansür uygulamaları yalnızca Kıbrıs’ta değil, tüm Osmanlı coğrafyasındaki gazeteler için de bir tehdit oluşturmuş, Zaman’ın siyasi içeriklere yer vermesini zorlaştırmıştır. Artan baskılar, gazetenin varlığını sürdürmesini güçleştirmiş ve Zaman, 7 Eylül 1900’de 423. sayısıyla kapanmıştır.
Zaman Gazetesi’nin kapanışı, sadece Kıbrıs Türk basını için değil, aynı zamanda basın özgürlüğü mücadelesi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. II. Abdülhamid’in sansür politikaları ve Osmanlı hükümetinin denetimi, özgür yayını engellemekle kalmamış, toplumsal bilinçlenmeyi de sınırlamıştır. 1891-1900 yılları arasında maddi imkânsızlıklar ve sansür nedeniyle başka bir Türk gazetesi yayımlanmamış, Zaman tek Türk gazetesi olarak kalmıştır. Gazetenin kapanışı, Kıbrıs Türklerinin kendilerini ifade edebileceği nadir mecra kaybını simgelemiş, kimliklerini savunma çabalarını zorlaştırmıştır. Bu kayıp, toplumsal belleğin zayıfladığı bir dönemin başlangıcı olmuş ve Kıbrıs Türklerinin kimlik mücadelesindeki en büyük engellerden biri haline gelmiştir.
Sonuç olarak, Zaman Gazetesi’nin varlığı, Kıbrıs Türk toplumunun sesini duyurabildiği nadir platformlardan biri olarak büyük bir önem taşımış, toplumsal bilinçlenme ve kimlik mücadelesinde kritik bir rol oynamıştır. Ancak gazetenin kapanışı, yalnızca bir yayının sona ermesi değil, aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin kendilerini ifade edebilecekleri en önemli mecralardan birinin kaybı anlamına gelmiştir. Bu durum, toplumsal hafızada derin bir iz bırakmış ve basın üzerindeki baskıların, bir toplumun varoluş mücadelesi üzerindeki travmatik etkilerini açıkça göstermiştir. Zaman Gazetesi’nin yayın hayatının sona ermesi, basının yaşatılmasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak iktidarlar, tarihten ders alma bilincini ve cesaretini gösteremedikçe, toplumlar geçmişin çıkmazlarına hapsolacaktır. Bu gerçeği Mehmet Akif şu dizelerle dile getirir:
"Tarih tekerrürden ibarettir, derler;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"
Selçuk GENÇ.