Kan Hafızası ve Travmatik Toplum: 4. Bölüm : Türk Toplumunda Statü Kaybı ve Helen Milliyetçiliğinin Yükselişi

"Zaman dairesel bir hareketle akar; medeniyetlerin biri düşerken, diğeri yükselir."

Tarihsel Arka Plan

Kıbrıs, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu’na katıldığında, adadaki Türkler "millet-i hâkime" statüsüne sahipti ve Osmanlı yönetimi altında, adadaki siyasi, sosyal ve ekonomik yapının en güçlü unsuru halindeydiler. Ancak, 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, özellikle 1821’de Mora Yarımadası’nda başlayan Yunan İsyanları, Yunanistan’ın bağımsızlık mücadelesinin parçası olarak, 1829’da Edirne Antlaşması ile sonlanmıştır. 1830’daki Londra Konferansı’nda Yunanistan’ın bağımsızlığı tanınmış, 1832’de Yunanistan Krallığı kurulmuştur. Bu süreç, Osmanlı’nın Avrupa’daki gücünün zayıflamasına ve Yunan milliyetçiliğinin yükselmesine sebep olmuştur.

Kıbrıs’ta Yunan Ayaklanması ve İlk Tepkiler

Yunan İsyanı ve bağımsızlık süreci, Kıbrıslı Rumlar arasında Yunanistan’a katılma arzusunu ve ulusal bağımsızlık fikirlerini güçlendirmiştir. Bu gelişme, adadaki toplumsal dinamikleri derinden etkileyerek, Kıbrıslı Türkler için derin bir travma ve varoluş kaygısına yol açmıştır.

Yunan Ayaklanması’nın etkisiyle Kıbrıslı Rumlar arasında "Enosis" yani Yunanistan’a katılma fikri yaygınlaşmaya başladı. Filiki Eteria adlı gizli bir cemiyetin etkisiyle Kıbrıslı Rumlar, bu bağımsızlık hareketine katılmaya teşvik edildi. Ancak dönemin Başpiskoposu ve aynı zamanda “Millet Başı” olan Kiprianu (1756-1821), adanın coğrafi konumunun fiili yardıma elverişli olmadığı gerekçesiyle bu fikri reddetti. Kiprianu, yalnızca mali yardımda bulunulabileceğini ifade etti. Bu tutum, Filiki Eteria yanlıları arasında hayal kırıklığı yaratıp Helen idealizmine olan umutları zayıflatmıştı.

Yunan İhtilali’ne dair dağıtılan “ihtilal bildirileri” Kıbrıs Muhassılı Küçük Mehmet’in eline geçmesiyle Osmanlı yönetimi, sert tedbirler almak zorunda kaldı. II. Mahmud’dan idam izni talep edilse de sultan, Ortodoksların silahlarını toplatmakla yetindi. Ancak Küçük Mehmet’in ısrarıyla Başpiskopos Kiprianu 1821 yılında idam edildi.

Köroğlu’nun Gayretleri: Toplumsal Barış ve Dengenin Korunması

Lefkoşa'nın tanınmış simalarından, Türk eşrafından olan Köroğlu, bu idamı önlemek için yoğun çaba gösterdi. Köroğlu, Başpiskopos Kiprianu’nun hayatını kurtarmak adına Kiprianu’ya şehirden ayrılmasını, Larnaka’ya veya konsolosluklara sığınmasını tavsiye etti. İdamın ileride derin toplumsal yaralar açacağını öngören Köroğlu, Osmanlı yönetimini kararından vazgeçirmek için de yoğun çaba harcadı. Ancak bu girişimleri yetersiz kaldı ve Kiprianu idam edildi. 

Bu idam, Osmanlı tebaası olan Ortodoks Rum toplumunda derin bir travma yarattı ve “Enosis” talebinin daha gür bir sesle dile getirilme zeminini oluşturdu. Aynı zamanda, Kıbrıslı Türkler de bu karardan rahatsızlık duydu. Örneğin, Kıbrıslı Rum şair Vasilis Mihailidis, “9 Temmuz” adlı şiirinde, Köroğlu’nun Kiprianu’yu kurtarma çabalarını ve Türk halkının bu idama sessizce tepki verdiğini şiirinde şöyle ifade etti:

                    ****

Köroğlu ki çok ama çok iyi kalpliydi
Evinden gizlice çıktı ve Kiprianu’ya gitti
Yanına oturdu ve ona “İşte bineğim hazır, istersen git” dedi
Eğer kurtulmak istersen haremimle İskele’ye git,
Konsolosluklar açıktır, git saklan” dedi.

                   ****

Köroğlu’nun Kiprianu’yu kurtarma çabaları, yalnızca bir insanlık girişimi değil, gelecekteki toplumsal yaraların önüne geçme adına önemli bir çabaydı. Bu girişim, Kiprianu’nun hayatını kurtaramasa da, sonraki nesiller için barış içinde bir arada yaşama anlayışına dair eşsiz bir örnek oluşturdu. Bu arada şunu ifade etmek gerekir ki; bu dönemde yaşanılan gerginlikleri, etnik şiddetten ziyade Osmanlı yönetiminin uyguladığı sert tedbirlerin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir. Kiprianu’nun idamı, etnik bir kutuplaşmanın sonucu değil, yöneticilerin kendi statülerini koruma mücadelesinin bir yansımasıydı.

Kıbrıs’ta Helen Milliyetçiliğinin Yükselişi ve Sosyo-Ekonomik Dönüşüm

Yunanistan’ın bağımsızlığı, Kıbrıs’ta Helen milliyetçiliğinin yükselişine zemin hazırlayan kritik bir gelişme oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nda kapitülasyonlarla elde edilen ekonomik imtiyazlar, Kıbrıslı Rumlara önemli avantajlar sağladı. Larnaka ve Limasol gibi liman kentlerinde gelişen ticaret, Rum burjuvazisinin ekonomik gücünü artırırken, Türkler ekonomik faaliyetlere daha az dâhil oldu.

1878’de Kıbrıs’ın İngiliz yönetimine devriyle birlikte ekonomik dengesizlikler daha da derinleşti. Rum burjuvazisi ekonomik gücünü pekiştirirken, Osmanlı düzenine bağlılığını sürdüren Türkler bu yeni düzene uyum sağlamakta zorlandı. Osmanlı desteklerinin azalması, Türk toplumunun ekonomik gerilemesini hızlandırdı. Helen milliyetçiliği, sadece bir kültürel hareket değil, aynı zamanda adadaki ekonomik ve sosyal yapıyı dönüştüren bir dinamik haline geldi. Rumların artan ekonomik gücü, köylülere kadar yayılan siyasi hegemonyayı destekledi. Türkler ise bu dönemde sosyal ve ekonomik düzeyde düşük bir statüde olduklarını hissederek yeni bir denge arayışına girdi.

Kıbrıslı Türkler, adanın 1878’de Osmanlı’dan İngilizlere devredilmesiyle birlikte, sahip oldukları siyasi ve sosyal statüyü kaybetmiş ve adadaki en güçlü toplumsal unsur olma konumlarını yitirerek azınlık durumuna düşmüştür. Bu durum, Kıbrıslı Türkler için derin bir toplumsal travmaya ve kolektif bir kimlik kaybına yol açmıştır. 

Kimlik Mücadelesi ve Eğitim Girişimleri

Bu çalkantılı dönemde, Kıbrıslı Türklerin yaşadığı sosyo-ekonomik anlamdaki 'statü kaybı', kimliklerini koruma mücadelesini derinden şekillendirmiştir. Bu mücadelede kıraathaneler ve gazeteler önemli araçlar haline gelmiştir. Halkın eğitim seviyesini yükseltmek ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla Tanzimat Dönemi'nin önemli bir kurumu olan Osmanlı kıraathanelerini adada açma çabaları ön plana çıkmıştır. Ayrıca, bu kıraathanelerde halkı aydınlatmak amacıyla Osmanlı aydınları çeşitli gazeteler yayımlamaya başlamıştır. Bu girişimler, Kıbrıslı Türklerin kimliklerini koruma, toplumsal dayanışmayı güçlendirme ve değişen siyasi koşullara uyum sağlama çabalarının temel bir parçasını oluşturmuştur. 

Bu haftaki yazımızda, Kıbrıslı Türklerin sosyal ve ekonomik statü kaybı ile Helen milliyetçiliğinin yükselişi karşısında kimliklerini koruma ve varlıklarını sürdürme çabalarına odaklandık. Bu tarihsel süreç, Osmanlı’dan devralınan kültürel ve siyasi mirasın, bir yandan değişen koşullara uyum sağlama arayışlarını şekillendirdiğini, diğer yandan adadaki toplumsal dengeyi yeniden kurma mücadelesine temel oluşturduğunu ortaya koymaya çalıştık. 

Gelecek yazımızda, Osmanlı kıraathanesinin ve Kıbrıs Türk toplumu için çıkarılan ilk gazete olan Zaman Gazetesi’nin, bu varoluş mücadelesindeki yeri ve önemini ele alacağız.

Selçuk GENÇ.