Mağusa ve Notre Dame Yangını

Dünyamızda tarihi kentlerin simgesi olmuş yapılar vardır. Bu yapıların geçmişleri yüzyıllarca gerilere gitmektedir. Büyük bir tarihi ve mimari özelliği içlerinde barındırmaktadırlar. Mağusa’da St. Nicholas Katedrali (Lala Mustafa Paşa Camisi), Paris’te Notre Dame Katedrali gibi. 

2019 yılında Notre Dame’da çıkan büyük yangında katedral büyük uğraşlara ve itfaiye ekibinin olağanüstü programlı çalışmasına rağmen büyük zarar görmüştü. İçinde ahşap yapıların varlığıyla yangın hızla büyümüş ve büyük kısmı kaybedilmişti. Artık nasıl ayağa kalkar diye düşünürken başlayan restorasyon çalışmaları artık sona yaklaşmış. Sözü fazla uzatmadan hayatının büyük kısmını Paris ve Mağusa’da geçiren çok kıymetli Prof. Dr. Kenan Mortan hocamız bu çalışmaların 400 yıl geriye giden perde gerisini bize özetlemiş: 

‘Paris’in “Sıfır Noktası” olarak kabul edilen Notre Dame Katedrali’nin bir “kamburu” var mı?

Katedral’in adı “Notre Dame Paris”.

Victor Hugo Notre Dame’ın Kamburu’nu 1831’de yayınladığında katedral bu roman adıyla özdeşleşti. Hugo, bu katedralde bir yıkım/kırım yapılmasını önlemek istiyordu.

G.E Haussmann’ın Paris’i “yenileme harekatında” Katedralin ya küçültülmesi, ya yıkımı ya da başka bir yere nakli öngörülüyordu. Üç ayaklı Haussmann Programı’nın bir ayağı “Temizlik” idi. Deyim sonraları şıklaştırılacak, “gentrifikasyon” (soylulaşma) olacaktır. 

Hugo’nun eseri etkili oldu, Katedral’e dokunulmadı.

Paris’i ziyaret eden 12-15 Milyon insanın ilk durağıdır.

Birinci dersi çıkaralım: Anıtsal yapılar korunur ve sivil topluma büyük iş düşer! 

Koruma ama nasıl?

Çıkar bulaşmayacak!  

2019 Notre Dame Yangını sonrası böyle bir zemin yaratılmadı ve “özel” bir yasa çıkarıldı ve halen bu yasa işliyor (Bu 1954 Yangını sonrası İstanbul Kapalıçarşı için yaşandı. 8989 sayılı Kapalıçarşı Tamiri ve İhyası yasası çıkarıldı). 

Bunu tamamlayacak uygulama, koruma işlemini ehline yaptırmak…

1661’de Colbertizm’in isim babası Colbert tarafından oluşturulan bir koruma-yaşatma kurumu var. De Gaulle Kabinesi’nin Kültür Bakanı, yazar Andre Malraux’un kurduğu DRAC (Regional Director of Cultural Affairs) tarafından kurumsallaştırıldı bu iş. 400 yıldır aynı binada hizmet veriyor.  

Devamı var: Bu Kurum’un ana işi, ehliyetli usta yetiştirmek… Bu sayede Notre Dame onarımında her biri kendi dalında uzman olan 40 ustalık dalının 2000 uzmanı çalışıyor.

Osmanlı bunu anlamış ve “Ehl-i Hiref” adlı bir örgütü kurmuştu. 20 yy başına dek yaşadı, sonrasında “yok edildi”. 

Bir anı: Kapalıçarşı adlı ortak çalışmamda Nur-u Osmaniye Camii ‘nin fotoğrafını çekmek için Eminönü Müftülüğü’ne başvurduğumda cevap “Kubbeyi Romanyalı Çingeneler onarıyor, onlarla çözün” oldu. Türkiye’nin camii kubbesi onarımını yapacak insanı yoktu.’

Ve Mağusa’da St. Nicholas Katedrali (Lala Mustafa Paşa Camisi) Notre Dame’ın çağdaşı ve yıllarca bakımsız. Düşen taşı yerde kalıyor. (Yangın çıksa ne olur hiç kestiremiyorum)1974 savaşında yediği havan toplarının izleri ve delikleri hala duruyor. Taş taş üstüne koymamışız. Zaten onu koyacak ne ustamız ne de işçimiz var. Öte yandan Paris’e bakıyorsunuz, 400 yıldır bu tarihi eserler için usta yetiştiren okulları var ve şu anda Kenan hocamızın dediği gibi 40 farklı ustalık alanında 2000 kişi çalışıp Notre Dame ayağa kaldırılıyor! Bu örnek bize bu alanda yüzyıllarca geri kalmışlığımızın en önemli göstergesi sanırım.