Mağusa Suriçi Niçin Özeldir?
Herkes için doğduğu, büyüdüğü ya da yaşadığı kent elbette özeldir.
Oraya duyduğu aidiat kendisinin o kenti dünyanın en güzel kenti olarak görmesine de neden olabilir.
Bu yazıda anlatmak istediğim Mağusa’nın bir Ortaçağ kenti olarak kenti özel kılan hangi olgular olduğudur.
Lüzinyanlar tarafından yapılan ve ağır ateşli silahlar devreye girdikten sonra günün savaş koşullarına göre Venedikliler tarafından geliştirilen Mağusa Surları yaklaşık 3 kilometrelik çevresiyle ve 55 hektarlık (yaklaşık 550 dönümlük) yüzölçümü ile Ortaçağ kale kentleri içinde büyüklük bakımından ilk sıralarda yer alır.
Kenti çepe çevre saran surların hendeği, burçları, tabyaları ve mazgalları hala ayaktadır. Ufak restorasyonlarla tüm sağlamlığıyla o günkü savaş koşullarında niçin çok fazla hasara uğratılamadığının detaylarını içinde barındırmaktadır.
Temelleri Mağusa’nın ana kayası üzerine oturtulmuştur. Bir yapının en sağlam olması gereken yeri oturduğu temeller ise bu konuda Mağusa surları eşsizdir. Surlar ayrıca karşısına yapılan hendek duvarlarıyla adeta sıfır seviyesindedir ve karşıdan atılan topların direkt hedefi olmadığından 10 aylık büyük Osmanlı kuşatmasından dahi çok az hasarla kurtulmuştur.
Surların çevrelediği 55 hektarlık alan içinde bulunan 73 sokağın büyük bir kısmı sur için kentinin gelişmeye başladığı 14. Yüzyıldan beridir konumları değişmeden durmaktadır. O günlerde yapılan ve kenti gösteren tahta maket hala daha Venedik’te “Naval Tarih Müzesinde” sergilenmektedir.
Kentin içinde bulunan sokakların neresinden bakarsanız bakın mutlaka tarihi bir dokuya veya taşa rastlarsanız.
Mağusa 20. Yüzyılın ilk yarısında geçirilen yasalar ve duyarlı Eski Eserler Dairesi (o günün adıyla Antikalar Dairesi) tarafından iyi yönetilmiştir. Surlar dışından ve içinden geçen yollarla tüm yerleşim yerleri surlardan uzaklaştırılmıştır. Bir üçüncü yol olarak hendeğin içinden geçen toprak yolu da sayarsak bu yollar nedeniyle surlara yaslanan hiçbir yapılaşma olmamıştır.
Surları en çok zarara uğratılabilecek sur üstünde olabilecek beton yapılaşmayı Mağusa’da görmek imkansızdır. Canbulat Müzesi üzerindeki üçgen yapı dışında surlar üzerinde hiçbir beton yapı yoktur.
Sur içinde kat yüksekliği sınırı olabildiğince korunmuştur. Surların ortalama yüksekliği baz alınarak yasalaşan iki kat ve 8.20 metre ile sınırlandırılmış yükseklik sınırı kentin silüetini koruyan bir başka önemli etkendir.
Mağusa’dan gelip geçen birçok medeniyetin ve kültürün izleri halen dimdik ayaktadır. O kültürlere ve inançlara ait kiliseler, medreseler, anıtsal yapılar, evler, hamamlar, çeşmeler her köşe başında, her sokakta karşınıza çıkabilir.
Tüm bu saydıklarımızı tahayyül edip Mağusa’yı gezdikten sonra tekrardan hayran kalacağımız bu kenti özel kılan tüm unsurları ve bütünlüğü bozulmamış bu yapıyı korumak ve geliştirmek ise bizim ellerimizdedir.