“Kendin Olmaya Karar Verdiğin Her An Güzelleşirsin” Coco Chanel
Bir tasarımcı olması nedeniyle hepimize lüks ve zenginliği çağrıştırsa da Coco Chanel aslında biz kadınlar için pek çok moda tasarımcısından çok daha önemli ve ilham verici bir yere sahip. Çoğumuz gibi benim de hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığım, rastgele okudukça keşfettiğim keşfettikçe de hayranlık duyduğum Chanel ile ilgili hazırlamak istedim bu haftaki yazımı.
Asıl adı Gabrielle Chanel olan tasarımcı, yoksul ve sorunlu bir aile ortamında doğmuş ve çok erken yaşta annesini kaybetmesi, babasının ise berduş bir adam olması nedeniyle hiçbir zaman bir aileye ait hissedememiş bir kadın. Çocukluk döneminde yaşadığı aile travmaları nedeniyle “aşık kadınları aciz” olarak değerlendiren Coco, bazıları tarafından huysuz olarak değerlendirilecek kadar sert ve otoriter, benim keşfettiğim kadarıyla özgürlüğü ve hep daha iyisini arayan biri.
Tüm tasarımcılardan farklı olarak Chanel’in tasarımları zamansız. “Moda geçer, stil kalır” mottosuyla yola çıkışının üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen ilk günküne benzer tasarımlarını hala vitrinlerde görebiliyoruz. Coco, 2020 yılında Forbes dergisinin “En Değerli 100 Marka” listesinde 52. sırada yer alan markasını yaratmak için yola tek başına çıktı. Ekonomik olarak eski sevgililerinden destek bulsa da tüm kararlarını tek başına veren bir kadın oldu. Yüz yıl öncesinde, çoğumuzun bugün bile cesaret edemeyeceği kadar kararlı ve cesur, başarıdan vazgeçmeyen, azmi ile hepimize ilham olması gereken birisi olduğunu düşünüyorum.
Tasarımları ile kadınları özgürleştirmeyi hedefleyen Coco, iki dünya savaşı arası döneminin modasını elinin tersiyle itti ve dönemine göre alışılmışın çok dışında olan sade tasarımları kadınların beğenisine sundu. Her şeyden önemlisi, günümüz güzellik anlayışı nedeniyle de hala çoğumuzu esir alan gerçeklikten uzak kadın siluetlerine savaş açtı ve korsenin kullanımını gerektirmeyecek tasarımlarla kadınların iş hayatında daha rahat hareket edebilmesine olanak sağlayacak kıyafetler tasarladı. Birinci dünya savaşı döneminde erkeklerin savaşa gitmesi nedeniyle pek çok iş kadınların sorumluluğuna kaldı. Savaş sonrasında kentlerin gittikçe kalabalıklaşması ve sosyal hayatın gelişmesi, kadınların hak ve özgürlük alanlarının artması ve kadınların sosyal hayatta daha ön planda olması, giyilen kat kat eteklerin içerisinde pek de mümkün değildi. Bunun farkına varan Chanel, döneminde erkeklere özgü olan pantolonu en çok zevk aldığı aktivite olan at binerken kullanmaya başladı. Erkek kıyafetlerinin rahatlığından fazlasıyla etkilenerek kendi tasarımlarında pantolon ve yakası açık gömleklere de yer verdi ve bu yeni tasarımlar kadınlar tarafından büyük ilgi gördü.
Sadelik Chanel için çok önemliydi, dönemin abartılı tarzından farklı olarak tasarladığı her şeyde asil bir sadelik vardı. Chanel sayesinde siyah renk ve siyah renkli kıyafetler de yas kıyafeti yaftasından kurtuldu. En sevdiği renk siyah olan bana da bu şansı bahşettiği için sevgili Coco’ya teşekkürlerimi sunuyorum.
Tasarımlarında sadeliği hep ön planda tutan Chanel, eski sevgilisi Capel’in sponsorluğunda, 1913 yılında Deauville’de, şehrin merkezinde, şık bir caddede yeni bir butik daha açtı ve beyaz bir tente üzerine siyah harflerle ismini yazdırdı. Chanel’in ikonik logosu ve markası da bu şekilde doğmuş oldu. Tasarımlarının pazarlamasını da kendine özgü bir stratejiyle yapan Coco, tasarladığı kıyafetleri yeğeni ve kız kardeşine giydirerek kentin gözde yerlerindeki kafe ve restoranlarda sergiletiyor ve butiğine olan ilgiyi arttırıyordu. Söylenenlere göre modaevine sadece bu sıra dışı tasarımcıyı merak ettiği ve onunla tanışmak istediği için giden pek çok kadın da oluyordu.
Beş rakamı Chanel için özel bir rakamdı. Tüm yeni kreasyonlarını ayın beşinde sergilerdi. Bu nedenle tasarladığı ilk parfümünün adı Chanel No.5 oldu ve bu parfüm tarihte kadın kokusu taşıyan ilk kadın parfümü olma özelliğini de taşıyor. Chanel, parfüm tasarımına başladıktan sonra kadınlara seslenerek kendilerine hediye edilen parfümleri kullanmak yerine kendi kokularını bularak kendi beğendikleri parfümü kullanmaları gerektiğini söylemiştir. Kadınların artık kendileriyle ilgili kararlarda söz sahibi olmasının, kendi sınırlarını çizmesinin önemini verdiği tüm röportajlarda vurgulamıştır.
“Bazı insanlar lüksün fakirliğin karşıtı olduğunu düşünüyor. Oysa lüks, bayağılığın karşıtıdır” diyen bu çok özel kadının hepimize ilham olması dileğiyle.