6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremi felaketinin üzerinden tam bir yıl geçti. Tam bir yıl önce Mağusa’nın da Kıbrıs’ın da üzerine kapkara bir bulut çöktü. O günden beri kurulan her cümle, kelimeler farklı olsa da aynı acıyı ve temenniyi barındırıyor. Bir yıldır Şampiyon Meleklere dair denk geldiğimiz her paylaşımda ne kalbimizin sızlamasına engel olabiliyoruz ne de gözyaşlarımıza. Empati dahi yapamayacağımız bir acıyla tam bir yıldır mücadele ediyor İsias’ta katledilen çocukların, öğretmenlerin aileleri. 

6 Şubat 2023’ten beri hayatımın her yerinde, her kararımda, günümde ve gecemde Şampiyon Melekler var. Bu kadar büyük bir acıdan sonra artık hiçbir günlük üzüntü ve derdin benim için eskisi kadar anlamlı olamayacağını düşünüyorum, gündelik bir şeylere üzüldüğümü farkettiğim zaman kendime kızıyorum. O günden beri en büyük derdim oldu adalet ve yaşam hakkına saygı.  O günden beridir daha az göz yumabiliyorum yapılanlara, sadece kendimin değil başkalarının hakkını da aramak zorunda hissediyorum kendimi, olayın konusu ve büyüklüğü farketmeksizin. Adaletin gittikçe insan eliyle yok edildiği bir coğrafyada bunun yeniden tahsisi için hepimizin daha da şiddetle savaş vermesi gerektiğine inanıyorum. Yanlışı bahanelerle hafifletmeden, kuralları kişilere göre esnetmeden hareket etmek gerektiğinin hayati olduğuna daha da fazla inanıyorum artık. Affedilen her suçun katlanarak, şiddeti artarak önümüze yeniden çıktığını yıllardır tecrübe ediyoruz. Tüm bu tecrübelerimizden de görünüşe göre pek bir ders çıkarmıyoruz. Gündem hızla değiştiği için, düzendeki aksaklıklar bir değil bin olduğu için bir konu gündemdeyken ve onunla uğraşırken hemen ertesi gün o konuyu unutarak bambaşka bir skandalla mücadeleye başlamak zorunda kalıyoruz ve bu uğraşlar gereken zaman ve çabayı sarfedemediğimiz için hiçbir sonuca ulaşamıyor, hiçbir sorun tam anlamıyla çözülememiş oluyor. 

Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan haksızlık ve adaletsizliklerin bir bir kendi yaşadığım ülkeye de sirayet ettiğini üzüntüyle görüyorum. TC’deki yönetim anlayışının bizlerin temel haklarını da doğrudan etkilediği gerçeğiyle her gün yüzleşiyorum. Hakkında soruşturma açılan gazetecilerin, hüküm giyen vicdani retçilerin, seyahat özgürlüğü kısıtlanan aydınların, artan şiddet eğilimi, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, rüşvet, kara para aklama gibi konuların beşiği haline dönüşüyor ülkemiz. Yıllardır kötüye gidişin önüne geçemeyen bir yönetim anlayışı ve aleyhimize değişen sosyo-demografik yapı nedeniyle göç etmek zorunda kalan birçok genç ve hatta aile biliyorum. İnsan eliyle insana böylesine zarar veren bir düzenin oluşturulmasını hayatımın hiçbir döneminde kabullenemedim, bundan sonra da kabullenebileceğimi sanmıyorum. Empati, etik, ahlak ve saygı düzeyinin yaşam kalitesini iyileştirmeye, sorunları çözmeye yeterli olmadığı ülkelerde yasaların düzeni sağlaması kaçınılmazdır. 

İsias felaketinin yıldönümü yaklaşırken ailelerin röportajlarına, paylaşımlarına daha sık denk gelmeye başladık. Özellikle Mustafa’nın annesi Çiğdem Sabancı’nın röportajında söylediklerini duyduğumdan beri aklımdan çıkaramıyorum. Cümlesi tam olarak şöyleydi: “Evet evladımızı kaybettik ama sadece kaybetme değil bazen... Sanırım kaybetmenin şekli de önemli. Bu da bizi çok zorluyor aslında. Çünkü sanırım ölümün de bir adabı olmalı diye düşünüyorum. Hiçbir insan ya da hiçbir çocuk bu şekilde gitmeyi hak etmiyor. O yüzden, ölümün ağırlığı bizler için çok daha fazla. Maalesef ki yaşıyoruz, yaşamak zorundayız, bize biçilen süre ne kadar bilmiyorum ama o günden beridir sanırım tüm aileler olarak hepimizin isteği en kısa sürede buluşmak onlarla. Şunu söylemek istiyorum, dediğim gibi kaybediş biçimimiz çok acı, biri hasta olur “kaderdir” dersiniz, bir şey yapamazsınız. Çünkü hastalıklar için maalesef yapabilecek hiçbir şeyimiz yok. Mücadele edebiliriz ancak bir müddet, belki. Başaramayabiliriz. Biz çocuklarımız için mücadele edemedik. Onları hayata tutundurabilmek için en ufak bir şansımız bile olmadı. Bu çok acı bir şey bizim için.” Bu cümlelerin ağırlığı üzerine söylenebilecek hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece adaletin ışığının İsias davası ile yeniden parlamasını ve ışığının adalete ihtiyaç duyan her yere ulaşmasını temenni ediyorum. Bu acıyı dindirmeyi geçtim, ailelerin aldığı nefesin biraz daha az acıtmasına bile yetmeyeceğine eminim ama ailelerin çocukları için acılarını bir kenara bırakarak verdiği bu mücadelede talep ettiklerini alabilmeleri için hepimizin bu mücadeleye yürekten destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Adaletin temini için hepimizin bıkmadan çabalaması gerekiyor ki gün gelsin bize gerekmesin ama gerekirse de bir şekilde hepimizin haklarının korunduğunu bilebilelim.