SERBEST ECZANELER KAPATILSIN (MI?) - 1
Dışarıdan baktığımız zaman herkes için ideal gibi görünen mesleklerin başında eczacılık gelir. Sabit bir çalışma alanı vardır, herkesin ilaç ihtiyacının baki olması nedeniyle mali olarak tatmin edici bir getirisi vardır ve pandemi gibi olağanüstü koşullardan etkilenmez, çalışma saatleri bellidir, toplum tarafından kabul gören ve temiz bir iştir. Bu nedenle de son yıllarda ülkemizde hemen her üniversitenin bünyesinde bulunan Eczacılık Fakülteleri’ne oldukça yoğun bir talep ortaya çıkmıştır. Bu talep neticesinde de her yıl pek çok yeni mezun eczacı ve neredeyse her köşe başına açılan bir eczane ile karşılaşmaya başladık. Eğitimi de pratiği de oldukça zor olan eczacılık mesleği ne yazık ki toplum nezdinde artık sıradanlaşmaya başladı. Sıradanlaşmaya başlayan her şey gibi de değerinden yitirmeye…
Eczacılık mesleği görünenin aksine çok ciddi bir bilgi ve birikim gerektirmektedir. Dışarıdan sadece raftan ilacı alıp hastaya veriyormuş gibi görünsek de verdiğimiz her ilaçtan ve hastanın sağlığından mesul oluyoruz. Bir dönem medyada yaygın bir şekilde yer alan, robotların halka ilaç ulaştırdığı eczane haberlerinin neden olduğu eczacılık mesleği tarihe mi karışıyor sorusunun cevabı ise açık; tarihte yok olmayacak mesleklerden başta gelenlerinden biri de eczacılıktır. Çünkü eczacılık sadece ilacı raftan alıp hastaya vermekle bitmiyor. Sağlık sisteminin hem ilk ve son hem de bağlayıcı halkasıdır eczacılık. Sağlık sistemini birbirinden ayrı ve bağımsız düşünmek de zaten ayrı bir yanılgıdır. Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada özellikle hasta olduğumuz dönemlerde ilk başvurulan sağlık merkezleri eczanelerdir. Bu nedenle eczacıların yaptığı görevi robotların yapması mümkün değildir. Bu meşakkatli meslek de tüm dünyada oldukça saygı gören bir meslektir. Bizim ülkemizde ise her alanda olduğu gibi eczacılık alanında da çok ciddi sorunlar ve sıkıntılar yaşanmaktadır. Bugüne kadar genellikle ilaç tedariki konusunda halk açısından yaşanan sıkıntılar gündeme gelmiştir. Ancak ne yazık ki son birkaç yılda KKTC’de mesleğimiz devlet eliyle hem yozlaştırılmış hem de artık pratiği yapılamayacak bir yola zorlanmıştır. Bu haftaki yazıda meslekteki sorunların tamamına değinmem mümkün olmayacak o yüzden bir kısmından bu hafta kalanlardan da önümüzdeki haftalarda bahsetmeye çalışacağım. Umarım hem kendimi hem de meslektaşlarımın yaşadığı sorunları herkesin anlamasına ve sistemi sorgulamasına vesile olabilecek şekilde anlatabilirim.
Sektör olarak en büyük sorunlarımızdan biri eczane ve eczacı sayısındaki enflasyon ve bu enflasyonun beraberinde gelen mesleki ve ekonomik kaygılar. Toplum nezdinde sıradanlaşan her şeyde olduğu gibi eczanelerden de kişisel çıkarlar doğrultusunda beklentiler ne yazık ki hızla artıyor. İndirim ve hediye taleplerinden tutun da mesleğimizin yasal kuralları dışında davranmamız konusundaki beklentiler almış başını gidiyor. Çünkü sayımız o kadar çok ki biri yapmazsa bir diğeri mutlaka yapar diye düşünülüyor. Kuralların dışına çıkmayı reddettiğimiz her durumda genellikle ağır tepkilerle karşılaşıyoruz, bu da eczacılar olarak bizleri çok üzüyor.
Eğitimi de oldukça zor olan bu sektörün mensupları, emeklerinin karşılığını alabilmek istiyor. Haftanın altı günü, nöbetleri hariç haftada 54 saat mesaisi olan, yıllık izinleri dini ve resmî tatiller hariç sadece sekiz iş günüyle sınırlanmış -ki haftada altı gün mesaimiz olduğunu hesaba katarsak bu iki haftaya bile tekabül etmiyor-, bu mesleğin yıpranma payı da oldukça yüksek ve tüm bunlara rağmen, meslek hakkı ödemesi olmayan tek meslek. Yani eczacılar sadece sattıkları ilaçtan kalan karla para kazanabiliyorlar, verdikleri danışmanlık hizmetinin veya bilgilerinin hiçbir ekonomik getirisi olmuyor. Hastalık izni olmayan, hasta olsa ödenekli izin alma şansı bulunmayan, doğuma veya askere giderken eczanesini kapatmak zorunda kalan meslektaşlarımız, çalışmadığı günlerde tüm giderler hanesine yazılmasına rağmen hiçbir yerden bir gelir elde etmiyor. Bu konuya önümüzdeki yazılarda daha detaylı olarak değinmek üzere burada bir virgül koyuyorum.
Çokça emek ve yatırımla eczanesini açan veya yıllardır varını yoğunu, emeğini eczanesine yatıran eczacılar son dönemde kontrolsüzce artan eczacı ve eczane sayısı nedeniyle ciddi sorunlar yaşamaya başladı. İşini çevirmek, kirasını ve varsa çalışanını ödemek, diğer giderlerini karşılamak, ilaç eksiklikleriyle mücadele etmek derken hem oldukça ağır koşullarda çalışıp hem de ekonomik sorunlarla başa çıkıyor. Bu da ciddi bir motivasyon eksikliği ve mutsuzluğa neden olabiliyor.
Dünyada nüfusa oranla en fazla eczaneye sahip ülkelerden biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Türkiye’de 2012 yılında yapılan yasal düzenleme “her ilçede en az 3500 kişiye bir eczane” düşecek şekilde eczane açılmasına olanak tanımıştır. Aynı düzenlemeyle, ilçe dışına nakli gerçekleşecek eczaneler için de en az 3500 kişiye bir eczane koşulu aranırken, ilçe içindeki nakillerde bu koşul gözetilmemiştir. Halihazırda eczanesi olan veya eczacılık fakültesinde okuyan öğrenciler yasal düzenlemenin dışında tutulurken, 2012 yılı itibarıyla eczacılık fakültesine girmeyi hedefleyen öğrencilerin de bu koşulları bilerek geleceklerini planlamalarına olanak tanımıştır. Benzer bir yasa çalışması 2015 yılında KKTC’de de yapılmış olup, hayata geçtiği günden itibaren herkesi kapsayacak şekilde düzenlenmesi nedeniyle, eczacılık fakültesi öğrencileri tarafından protesto edilmiş ve ortak bir paydada buluşulamadığı için yasa çalışması rafa kalkmıştı. O günden beridir de eczacı nüfusu katlanarak artmaktadır ve mesleğimizin geleceği artık ne yazık ki tehlike altındadır.
İvedilikle yapılacak yasal düzenlemelerle bu eczacı enflasyonu rahatlatılabilir. Öncelikle yasanın adil bir şekilde yapılabilmesi için kamu eczacıları ve serbest eczacıları da kapsayan bir çalışma grubu oluşturulması gerekmektedir. Yasa çalışması halihazırda eczacılık fakültesinde okuyan öğrencileri kapsam dışında bırakarak herhangi mağduriyet yaratmamalı ve ilerde bu mesleği yapmaya gönüllü olan gençlerin de koşulları bilerek ve kabul ederek bu mesleğe adım atmalarını sağlamalıdır.
Bunun yanında, toplum ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bir arz talep değerlendirmesi yapılması ve üniversitelerin KKTC vatandaşı öğrenci alımlarına yasal bir düzenleme getirilmesi gerekmektedir. Eczacılık eğitimi oldukça zor ve sağlam bir bilgi birikimi gerektiren bir eğitimdir. Eczacılık Fakülteleri’nde okuyacak olan öğrencilerin orta eğitimde fen bilimlerinde eğitim almış olmaları gerekmektedir. Son dönemlerde bu tür kriterlerin de eğitim kurumları tarafından dikkate alınmadığını ne yazık ki üzülerek takip etmekteyiz.
Ülkenin koşulları hepimiz tarafından bilinmektedir. Ülkemizde serbest eczane, akademi ve kısıtlı kamu istihdamı haricinde hiçbir çalışma alanı olmayan ve alan da yaratılmayan eczacıların sayısı hali hazırda doyuma ulaşmıştır, önümüzdeki yıllarda mezun olacak olan eczacı adaylarını da hesaba katarsak birkaç yıl içinde sektörümüzde ne yazık ki çok ciddi bir çöküş görmemiz çok olasıdır. İlerleyen yıllarda yaşanan yığılmadan dolayı bu bölüme talebin azalacağını hepimiz öngörebiliyoruz. Bu da mesleğin yüzleşeceği başka bir tehlike olarak karşımıza çıkacaktır. Uzun dönemde bu durum arz talep konusunda bir dengesizliğe neden olabilir ve planlamasını iyi yapamayan ülkelerde her zaman karşılaşabileceğimiz gibi dışarıdan iş gücüne muhtaç hale gelmemiz olasıdır.
Ciddi yönetim zafiyetleriyle boğuşan ülkemizde, önceden defalarca uyardığımız gibi sağlığın alarm verdiğini ve sorunların çözülmesi için en önemli ve öncelik verilmesi gereken konulardan biri olduğunu geçtiğimiz haftalarda ne yazık ki en acı şekilde öğrendik. Niyetimiz olduktan sonra yapılacak yasal düzenlemelerle tüm sektörlerde olduğu gibi eczacılıkta da ciddi gelişmeler sağlanabilir. Yoksa mesleğimizin ellerimizin arasından kayıp gitmesi an meselesi