Siyonizmin Ortadoğu planı ne?
Birleşmiş Milletler genel sekreteri Antonio Guterres'in de ifade ettiği gibi dünya patlamaya hazır bir bomba gibi. Ortadoğu'da çatışma genişledi. Netanyuahu kontrolden çıkmış durumda. Bir cephe de Lübnan'a açtı. Siber saldırılar ve hava saldırıları sonrasında Lübnan’da kara harekatını da başlatmış durumda. Çok geçmeden İran, hipersonik füze saldırılarıyla İsrail'e müdahalede bulundu. İran’ın açıklamalarına göre bu müdahale, İsrail’i caydırmak ve bölgede denge sağlamak içindi. İsrail'in, İran'a ne şekilde misilleme yapacağı konusunda tüm dünya nefesini tutmuş bekliyor. İsrail hükümeti, muhtemel misillemenin acı verici olacağını açıkladı. İsrail’in bir misilleme yapması halinde şüphesiz ki, İran da buna yeniden bir karşılık verecektir. Öyleyse “Büyük Ortadoğu Savaşı” hatta belki de “3. Dünya Savaşı” kapıda diyebilir miyiz?
Savaş çığırtkanlığı yapma niyetinde değilim ancak öyle görünüyor ki, bu ihtimallerin gerçekleşmesi oldukça yüksek. İsrail her ne kadar saldırıların, kendi topraklarını ve güvenliklerini tehdit eden terör örgütlerine karşı bir müdahale olduğunu savunuyor olsa da, işin aslı gerçekten öyle mi? Gazze’de sivillere yönelik saldırılar neticesinde; genç, çocuk, yaşlı, her kesimden insan vahşice katledilirken, Lübnan’da ve Suriye’de sivillerin de içinde bulunduğu kesim hayatını kaybederken, bir meşru müdafaadan bahsetmek ne derece doğru olur? Uluslararası Hukuk kural ve kaidelerini, İnsan Hakları’nı hiçe sayan İsrail, vadedilmiş topraklara ilişkin hayalini hayata geçirmeye planlıyor olabilir mi? Yayılmacı, işgalci, yıkıcı ve cani saldırılarıyla topraklarını genişletmek ve bu sayede Ortadoğu’da hakimiyet sağlamaya çalışıyor izlenimi de vermiyor değil. Netanyahu, Amerika Birleşik Devletleri’nin tam desteğini alarak ve hatta bu desteğe güvenerek attığı adımlarla ve özellikle Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım politikalarıyla 21. yüzyıl Hitler’i olduğunu düşündürüyor bizlere. Sadece ABD değil, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa başta olmak üzere Batı ülkeleri de İsrail’e 7 Ekim 2023’ten bu yana destek veriyor.
İsrail’in Lübnan’a yönelik siber saldırılarıyla başlayan yeni dönemde iki taraf da saldırıların şiddetini artırdı. Aslında Lübnan çok derin acıları yaşamış bir ülke. Bir taraftan ekonomik krizle boğuşuyor, aynı zamanda cumhurbaşkanı seçemeyen bir ülke. Geçici hükümetle yönetilen bir devlet! Ordusu istihbaratı zayıf, hava savunma sistemi olmayan bir ülkeden bahsediyoruz. Lübnan bir zamanlar iç savaşla boğuşurken şimdi artık, ülkeyi İsrail’in işgal edip etmeyeceği sorunsalı ile boğuşuyor. Geçtiğimiz günlerde Hizbullah’ın üst düzey komutanı olan İbrahim Akil evinde bir toplantı halindeyken İsrail’in saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Hizbullah’ın üst düzey yöneticileri, bu kanın yerde kalmayacağını ifade ettiler. Şu anda Lübnan’da iki senaryo konuşuluyor. Birinci senaryo; İsrail’in olası bir kara operasyonu düzenlemesi durumunda sadece 40 km derinlikte bir tampon bölge oluşturabileceği yönünde. Daha önce bunu 2006’da denedi ve 40 km’lik bir alanı tampon bölge olarak kullandı ama Hizbullah böyle bir şeye izin vermeyeceğini söylüyor ancak Hizbullah’ın askeri harekatını oluşturan İbrahim Akil’in öldürülmesiyle birlikte, Hizbullah o hattı nasıl koruyacak o da ayrı bir merak konusu. İkinci senaryo ise, Lübnan’da yeniden bir iç savaş çıkabilme ihtimali üzerine. Şu anda Lübnan’ın güneyinde sadece Hizbullah var ve iddialara göre Hizbullah burada devletin yerini almış durumda. Bu durum Lübnan’da bulunan Hristiyan çevreyi endişelendiriyor. Çünkü Anayasaya göre en yoğun nüfusu oluşturan Hristiyanlar, ülkenin Cumhurbaşkanlığını elinde tutuyor. İkinci nüfus yoğunluğu sunilerde ve onlar Başbakanlığı, Hristiyanlar ise Cumhurbaşkanlığı elinde tutuyor. Hükümetsizliğin etkisiyle ileride, etnik mezhep gruplarının böyle bir etkileşim içerisinde olması bir daha ülkeyi iç savaşa sürükler mi endişesi var. Mevcut tabloya bakıldığında işgalden çok Hüzbullahın askeri gücünü ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon olduğu görülüyor. Fakat son günlerde, sivilleri de hedef alan saldırılar ve kara harekatı işgal ihtimalini de düşündürüyor.
Lübnan’da endişeler sürerken, İran’ın İsrail’e yaptığı füze saldırıları ise bölgede endişeyi daha da tırmandırdı. İsrail bu saldırılara en acı verici şekilde karşılık vereceklerini açıkladı. Dünya basını İsrail’in, İran’ın petrol rezervlerine veya nükleer tesislerine yönelik saldırılarda bulunabileceği yönünde tahminler yürütüyor. Keza, ben de aynı fikirdeyim. Her iki senaryo da korkutucu! Nükleer tesislere yapılacak bir saldırı dünya güvenliğini tehlikeye atacakken, petrol rezervlerine yapılacak saldırı ise petrol fiyatlarına olumsuz yansıyacaktır. Bu ihtimallerin gerçekleşmesi neticesinde de, İran’ın İsrail’e yaptırımı ağır olacaktır. Dolayısıyla, savaş ihtimali de güçlenecektir.
İsrail’in İran’a vereceği karşılık ile ilgili gergin bekleyiş bir tarafa dursun, Çarşamba ve Perşembe günü İsrail; Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırılarını şiddetlendirdi. Türkiye sınırına bir saat uzaklıktaki şehir Lazkiye ve Tartus’daki Hmeymim Hava Üssü’nde Rusya’ya ait mühimmat deposu hedef alındı. Halihazırda İran’a destek veren Rusya’nın, Suriye’deki mühimmat deposuna yönelik saldırının neticesinde Rusya’nın bunu nasıl karşılayacağı da merak konusu. Lazike’ye yapılan saldırı ise, Türkiye’nin yanı başında. Bir sonraki hedef ise İsrail’in vadedilen topraklar hayali doğrultusunda, Türkiye olur mu? Stratejik konumu itibariyle, Kıbrıs’a yansımaları nasıl olur? Tüm bu soruların cevabını vermek şu an için oldukça zor. Ancak günümüz Hitleri olarak nitelendirebileceğim Netanyahu’nun kontrolden çıktığını göz önünde bulundurursak, şu anda her senaryo ihtimaller dahilinde gibi görünüyor.
Son olarak sözlerime, 7 yaşındaki küçük kızımın ilkokul ikinci sınıf ev ödevi ile nokta koymak istiyorum. “Ne alaka” dediğinizi duyar gibiyim. Geçen haftaki ödevinde öğretmeni, öğrencilerin hayallerini sormuş. Kızımın bu soruya verdiği tek bir yanıt vardı “Dünya Barışı”. Okurken gözlerim doldu. Aferin dedim ve başka bir hayalinin daha olup olmadığını sordum. “Hayır tek hayalim bu” dedi. Neden diye sordum; “Diğer bütün hayallerimin gerçekleşmesi Dünya’da barış olmasına bağlı” dedi. Kocaman sarıldım ve keşke sizlere barış dolu bir dünya bırakabilsek diye geçirdim içimden...
Sağlıcakla kalın.