Herkese merhabalar,
Bugün sizlere hepimizin ortak sorunu olduğunu düşündüğüm “Sınırlar” konusundan bahsetmek istiyorum. Sanırım günümüzde çokça işgal ve ihmal edilen bir konu olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Tam olarak günlük hayatımıza, genel yaşantımıza ve sosyal ilişkilerimize oturtamadığımız bir konu. Oysa sınır koymak ve hayatımızı ona göre inşa edebilmek çok kıymetli ve huzur verici bir durumdur. İstemediğimiz şeylere “Hayır” diyebilmek, reddedebilmek ve gerekçesini açıklamak gayet normal ve insani bir durumdur. Biz bunu kendi toplumumuz içerisine bir türlü oturtamadık. Eminim oturtmaya çalışan, bu durumu savunan ve elinden geldiğince hayatında uygulamaya çalışan birçok insan vardır. Fakat bunu başaramayan insanlarda vardır. Bunu başaramayan insanların temel sebepleri dışlanmak, ayıplanmak, reddedilmek, değer görmemek vb. olabilir. Tüm bu sebeplerden ötürü aslında istemediğimiz birçok şeye “Evet” diyoruz veya demek zorunda hissediyoruz. Kabul ettiğimiz şey karşısında o an kendimizi iyi hissetsek de aslında içsel huzurumuz gerçek anlamda iyi olmuyor. Kendi içsel huzurumuzun “Evet” dememize sebep olan diğer durumlardan daha önemli olduğunu anlayabilmemiz bu durumun önüne geçmekte önemli bir adım oluyor diyebiliriz. Bu noktada birçok insandan şu dönüşü alabilirim “Bunu nasıl başarabileceğim, insanların kalbini kırmak istemiyorum”. Bakın burada özellikle üzerinde durmak isterim ki sınır koymak başkasının kalbini kırmak değildir. İstemediğiniz şeyleri kaba ve saldırgan bir tutum içerisinde reddetmekten bahsetmiyoruz. Bu şekilde bir tutum sergilenirse kalp kırma olasılığı daha fazla olabilir fakat kibar, nazik ve saygı çerçevesi içerisinde gereken açıklamayı yaparak istemediğimiz şeyleri reddetmek kimsenin kalbini kırmaz. Kırmamalıdır. Erich Fromm’un “Önemli olan sözler değil, davranışlardır” cümlesi bu durum için açıklayıcı bir yapıya sahiptir.
Sınırlarımız önemli, gerekli ve hepimiz için bir ihtiyaç niteliği taşımaktadır. Sınır koyduğumuz için başkaları tarafından reddedilebilir, değer görmeyebilir ve dışlanabiliriz. İsteğimiz bunların olmaması yönündedir fakat olabilir. Burada önemli olan bizim kendi içsel huzurumuzdur. Eğer kendimizi iyi hissediyorsak ve gerçek benliğimiz doğru yaptığını düşünüyorsa sınırlarımız olmalı ve olmaya devam etmelidir. Bir süre sonra çevremizdeki insanların buna uyum sağladığını ve değer görüp görmemenin buna bağlı olmadığını anlayabileceğiz. İlk başlarda biraz acı verici olsa da zamanla iyileştirici niteliğini hayatımızın içerisinde görebiliriz. O yüzden diyorum ki “Sınır Koymak Ayıp Değildir!”.
Bu konunun üzerinde daha çok durmalı ve daha çok çalışmalıyız. Aslında bu konu birbirimize saygı duymayı da beraberinde getirecektir. Umarım başarabiliriz.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalın, hoş çakalın.
Uzm. Klinik Psikolog Sevdenur Yıldırım