Soğuk savaş başlamıştı. Sol düşünce tehlike arz ediyordu. "Kızıl" tehlikeli bir renkti, emperyalistler için. 1949'da "Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü" yani NATO kuruldu. Kurucu 12 ülke arasında başı çekenler elbette Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık'tı. Avrupa ve Kuzey Amerika'daki üye ülkelerden oluşan uluslararası bir askeri ittifaktı bu. 1952'de çıkarları doğrultusunda Türkiye ve Yunanistan da bu ittifaka katıldı. Şimdilerdeki tanımında 32 ülkeden oluşan bir askeri güçte
Öte yandan Birleşik Krallığın Akdeniz'deki sömürgesi Kıbrıs'ta emperyalistleri rahatsız eden bir hareket vardı. 1947 1 Mayıs'ında Rum, Türk, Ermeni, Maronit, Arab, tüm Kıbrıslı işçiler, Amerikan şirketi CMC'nin Lefke'deki madeninde topluca bayram kutlayarak "Yaşasın Kırmızı 1 Mayıs" pankartı açtılar. Ertesi yıl 1948'de, haklarını almak için CMC'de başlatılan ve 125 gün dayanışmayla süren Lefke grevindeki halkların ortak direnişinden korkan emperyalist güçler, yeni bir senaryo yazdılar. Akdeniz'in ortasındaki bu stratejik adada halkların aynı amaçla birleşmesi ve üstüne üstlük "Kızıl" bir hareketin başlaması tehlikeliydi. NATO devreye girdi hemen. "Kızıl" tehlikeye karşı en güçlü silah milli duyguların ateşlenmesiydi. Neydi o "gomonist" hareketler…?
Yaklaşık 400 yıldır aynı şarkıları söyleyen, aynı kaptan yiyip içen, kolkola ve yürek yüreğe madenin karanlığına kafa tutan, birbirleriyle evlenen Kıbrıslılar çok olmuşlardı artık.
NATO ve elbette soy bağı olan üyelerinin bu tehlikeli dostluğu nefrete dönüştürmeleri için, toplumlar arası çatışmaları bir an önce başlatmaları gerekiyordu. Kangren gibiydi şövenizm ama bulaşıcıydı. Hele buna dünya halklarını en güzel uyutan din adını verdikleri morfini de eklerseniz, tadından yenmezdi. Hayvanlar için kullandıkları "telef olma" deyiminin yerini "şehit" sözcüğü aldı, bu iki toplum için. Ada'daki karışıklık NATO'nun işine geliyordu. Üye piyonların başındakileri beslemek yeterliydi. Onlar işlerini iyi bilirdi. Ama çatışmalar artık kabak tadı vermeye başlamıştı. Önce üyeciklerin garantör olup kontrol edebileceği bir Cumhuriyetcik kurdular. İşler biraz yatışmalıydı. Ama ektikleri şöven tohumlar boy vermişti artık. Filler yeniden tepişmeye başlamıştı. Bir yeni senaryo daha gerekiyordu. Ne de olsa garantörler vardı. Önce darbe, ardından işgal...
Adı da "Barış" olmalıydı.
Hemen gideceklerdi canım. İşleri çözüp, toplumları barıştırıp geri döneceklerdi.
Çöreklendiler.
Yemekten, yedirmekten bıkmayınca fışgılık böyüdü.
Aradan 50 sene geçdi....
Fışgılıkdaki Siribillalar palazlandı...
Bugünkü koku onnardandır.
Siribillaların beslenmesinde herkesin katkısı var.
Kutlu mu, geçmiş mi olsun..?
***************
Gendi toprağımızda her gün azalmaya, yok olmaya devam ederik. Gençler "lanet olsun artık" der, terk eder. Fırsatını bulan "çocuklarımın hayatını gurtarayım. Daha elim ayağım dutarken bunda işleyceğime dışarda işlerim" der, ailece kullumakka terk eder.
Galannar yaşamak için cırmalarkan istila edilmiş, vilayete dönüştürülmesine çeyrek galmış bu topraklarda benliğini terk eder.
Ama en çok maraz ettiklerim da, hayatı boyunca bu toprakları her ne bahasına olursa olsun terk etmemiş, toplumun ağabeyleri ve ablaları olmuş dadlı insannarın aniden göçüp gitmeleridir. Ardlarında öyle hoş sedalar bırakıp giderler ki, onulmaz bir sızı girer yüreğiñe..
İşte onlardan biriydi Ertan ağabey..
64 yıllık esnafıydı, Arasta'nın..
Oraşdan geçip da seslenmezsañ genne, gönül goyardı. Vakdiñ varısa, illa bir gavecik ısmarlardı. Gumaşcığıñı, perdeciğiñi almak içün başga yer aramazdıñ. Gaşmir gumaşından, peşgirine gadar hepsi varıdı, Arasta'nın başındaki düggancığında.
Uğurlar ola Ertan Ercantan...
Bir avuç galdık bunun içinde ama biz gidene gadar seni unutmaycayık..
Geceñ, hep aydınlık olsun....
***************
Bugünlerde Ada’nın her tarafı siyasetçi gaynar. Güney bir hava çalar, kuzey başga hava..
Kuzeyin Sultanı da mahiyetiynan beraber geldi. Adına "Barış" dedikleri işgal kutlamalarına yakışır şekilde kuzey sularında denizaltıdan dut, savaş gemiciklerine, havada takla atan güvercinlere özenen savaş uçaklarına gadar her türlü "savaş" malzemesi mevcut.
Devlet-i Aliyye-i Erdoğaniyye'nin ana muhalefeti da, liderleriynan beraber malum kutlamalar için Gıbrız'a geldi.
İki gün önce Sultanlığın Meclis-i Umûmi'sinde 50'inci seneye ilişkin tezkere kabul edildi. Aha bu ana muhalefetleri da "iki devletli çözüm" diye münasip yerlerinden uydurdukları tezkereye "evet" dediler. Hatırlarsañız bunnar daha birkaç hafda önce, Dianellos Siğara Fabrikasındaki gommalarıynan beraber "Federal Çözüm" dediydiler.
"Uu gavvole...!!! Ne zaman çark etdiñiz ölan?" deyceykân, bir gazeddacı sağolsun sormuş genne dün aynı soruyu. Daha nazik bir dilinan tabii.
Ahbabıñ "50'inci senede, dünyanın gözü öñünde, Gıbrız meselesinde, iktidarınan muhalefeti ayrışdırırsak olmaz" dedi. Bundaki gomması da ağzını açıp iki lakırdı söylemedi genne.
Bunnarın ikisi da "Sosyalist Enternasyonal"a üyedir ha...
Söveyim mi gennere, yoksa size mi bırakayım..?
***************
- Be Siddigaaaa..... Nere cehenneme gayboldun be garı gene..? Gavvole... N'pañ ölan sıcağın içinde havlıda..? Nedir sökdüğüñ ama..?
- Aha görmeñ o şu sarmısak sökerim be Rifat..? Biceez gün da aç, oku o gazeddaları haber alasıñ, neler olur memlekette..
- N'oldu be gene..?
- Kokdu ortalık Rifat'ım, kokduuuu... Omorfo'da adam tarlasından sökdü 2 biñ 500 baş sarmısak.. Yığdı tarlaya genneri çünkü beklerdi ertesi günü gelsin tüccar da satsın genneri. Sen 15 gişi toplan da gel Zodya'dan, yükle kamyona sarmısakları da gaç.. Adam geldi sabah bir tane yok. Ertesi günü sarınca Zodya'yı bir sarmısak kokusu, duddular pezevekleri.. Kokduuu... Memleket kokdu Rifat'ım. Sen daha koştur bayrak sallayasıñ böğün..
***************
Sıcaklar kötü..
İnsan yaşamını tehdit edecek şekilde kötü..
Öğlen 11 ile akşam üzeri 4 arası işçilerin açık havada çalıştırılmaları yasak, güya...
Bu yasak sahte devletlerde esnek, bildiğiniz gibi.
Adamına göre muamele...
Hele söz konusu inşaat aynen kuzeydeki malum Sultanlıkta olduğu gibi, yine Sultan Hazretlerinin emriyle "kaçak" devam ediyor ve insanların göz göre göre arsaları mahkeme kararlarına rağmen gasp edilerek yapılıyorsa, gece gündüz süren külliye inşaatını sorgulamak da suç...
İlk etapta 2 milyar 490 bin TL ihaleyle yapımına başlanan bu kaçak gudubet için, TC kökenli aynı firmaya yeni bir ihaleyle artı 2 milyar daha ödenek ayrılmış.
Kuzeyin Sultanı "Egemen Devlet" diye tanımladığı vilayetinde hiçbir şekilde izin almadan, kafasına göre, egemen devletçiğinin hiçbir malzemesini, firmasını, kamyonunu, vincini, işçisini kullanmadan ve hepsini kendi Sultanlığından gemilerle getirterek "külliyen kaçak" inşaatına devam ediyor. Önünde Sultanın fotoğraf çektirebilmesi uğruna yapılan inşaatta, gece gündüz ve sıcak demeden ve kurallara aldırış etmeden çalıştırılan bir işçi iki gün önce kaza geçirdi. Uykusuzluk ve yorgunluk neticesinde kamyon devrildi ve sürücü başından yaralandı. Kaçak inşaatın, üç kuruş için zorla çalıştırılan kaçak işçisinin ismi de sır gibi saklandı.
Muhtemelen yanına alacağı bütün guliciklerinan poz verecek Sultan Hazretleri, bitmemiş külliyenin cilalanmış duvarlarının önünde...
82'inci vilayete yaptığı ucubenin üsdüne da 50 dane nazar boncuğu dakacak...
Kuzeyden gelen her türlü siyasetçi ve zerzevat, bundaki siyasi guliciklerinan beraber hönkürecekler....
"Padişahım, çok yaşa...!!!"
Yusuf Nidai
20 Temmuz 2024
Fışgılık: Pisliklerin biriktirildiği yer, gübrelik
Siribilla: Bok böceği
Palazlanmak: Büyümek, serpilmek
Kullumakka: Hep birlikte
Cırmalamak: Tırnaklarıyla kazmak, sürünmek
Maraz: Üzüntü, kaygı, dertlenme
Gomma: Kanka