Tüketim kültürü; üretmeye ve entelektüel mal kavramına verilen incelikli değer bağlamında sorunlu olarak belirir: İnsan doğası değişmeye ve gelişmeye adapte olabildiği sürece hayatta kalabiliyor

Tüketim kültürü; üretmeye ve entelektüel mal kavramına verilen incelikli değer bağlamında sorunlu olarak belirir: İnsan doğası değişmeye ve gelişmeye adapte olabildiği sürece hayatta kalabiliyor. Stres kontrolü, endişe ile mücadele edebilme yeteneği, özellikle de travma sonrası toplumlarda ortaya çıkar. Etkilerini hafifletme konusunda çok işe yarayan en iyi stratejilerle stresin minimum seviyeye indirgenebilir.  Birçok yöntem sunulur profesyoneller tarafından. Fiziksel sağlığını maddi hırslarının önünde tutmak isteyen genç yeni kuşak beliriyor: kariyer planlama ve değerlendirme sürecinde yer alan bir çok tahribat kişiyi büyük bir umutsuzluk ve kısır döngü içerisine koyar. Ezberledikleri dışında hiçbir şey söyleyemeyen, konfor alanının dışına çıkmamış, üniversiteye özel olarak talimatla yerleştirilmiş, mezun olduğunda işi hazır olan bir bireyle, önü engellenmiş ve yeteneklerini ortaya çıkarmasına izin verilmemiş bir genci aynı kefeye koyamayız elbette.   

Özellikle kültürel, sanatsal ve yaratıcı alanlarda bu ambargo barizdir diğer alanlarda da olduğu gibi. Kişisel ifade özgürlüğünü sorgularken, kimsenin dillendiremediklerini konuşup yazabilenleri takdir etmek yerine,  kendisini karar mekanizması tekelinin başında konumlandıranlar ve zorbalıkların maksimum seviyede yaşandığı dönemlerden geçtik ve hala daha da geçiyoruz.  

Çok  zorlayıcıdır bu. Belki bir süre bunun ekmeğini yersiniz ama uzun vadede gelişen ve değişen dünyada bunu idame ettirmek zordur. Bu döngüden kurtulmak mı yoksa o karar mekanizmasının istediği şekilde olmak mıdır sorunsalı çıkar ortaya...  

Kendilerine benzemeyenin önünü kesmekle ünlü olduğumuz bu kültürde, dijital ve evrenselleşmenin etkisiyle, farklılıklara saygı gösterme konusunda özenli olmaya başlayanlar var.   

Pedagojik olarak bir çocuğa neyi yapabileceğini, neye yeteneği olup olmadığı, kişisel gelişimini olumsuz anlamda etkileme riskini düşünmeden hareket edilmiştir geçmişte. İşte bu karar mekanizmasının uygulamalarını birileri çıkıp dillendirdiği zaman anlamaya başlıyoruz yarattıkları tahribatı…  

Sahip oldukları büyük ego ve itibarın zedelenebilme korkusu yıllar sonra siber güvenlik, yapay zeka, farklı kültürlerle etkileşimler ve yeni savaş stratejileri gündeme gelince, karar mekanizması olduğunu düşünenler de kendilerini ve yaklaşımlarını gözden geçirmenin gerekliliğini düşünmeye başladılar. Bu aslında , geçmişteki sanat karar mekanizması politikalarının ne kadar da sanatın doğasına aykırı olduğunu, zorbalıkları kapatma psikolojisi örneğidir yaşanan. 

İnsan doğasının zamanla mütevazi, gelişime ve değişime daha sıcak bakmaya başlamasının sebebi, ölüme daha yakın olmaya başlaması mıdır acaba?  Dünyanın kendi etraflarında döndüğünü zanneden, yabancı dil konusunda sınıfta kalmış, sanat, edebiyat ve yenilikçi yöntemlerden bir haber olan kesimler;  kendini karar mekanizması konumunda bulundurma işgüzarlığından saman alevi hızında kurtulup bir anda sönüp kayboluyor mudur yavaş yavaş?