Sanat mı Korkutucu Olan Yoksa Barış mı?
Geçtiğimiz haftaki yazımda devletin ve yerel yönetimlerin kültür sanata yönelik, özendirici ve destekleyici politikalar üretmesi gerektiğinden söz etmiştim. Çok değil birkaç gün sonrasında Antilogos Tiyatrosu’nun Girne’de sahneleyeceği “Annesi” isimli tiyatro oyununun oynanamasının engellendiği haberi gündeme bomba gibi düştü.
Oyun 15 Mart Cuma gecesi, Girne Belediyesi Oda Tiyatrosu’nda sahnelenecekti ancak oyunun temsili kaymakamlık tarafından “izne tabidir” gerekçesiyle engellendi. Haliyle bu durum, sanatçılar ve sanatseverler tarafından tepkiyle karşılandı.
"Annesi" oyunundan kısaca bahsedecek olursak; biri 1 Temmuz 1973’te EOKA B’ci faşistler tarafından diğeri 15 Temmuz 1974 darbesi sonrası 20 Temmuz harekatı sırasında ölen iki gencin, Kiryakos ve Sotiris Papalazaros kardeşlerin hikayesini, iki evladını kaybeden Papalazaros ailesinin çektiği acıları, bu kadar acı kayıpların ardından annelerinin ve tüm ailenin hayatlarının nasıl etkilendiği eserin ana karakteri Agathoniki tarafından aktarılıyor. Yaşanmış hikayelerden yola çıkarak Mihalis Papadopulos tarafından kaleme alınan oyunun yönetmenliğini ise Aleksia Papalazaru yapıyor.
Tiyatro; bir çeşit toplumsal hareket, verdiği mesajlarla sorgulatan, yaşama dokunan, insana dokunan, değiştiren, dönüştüren, düşünmeye teşvik eden, empati kurduran, farklı bakış açıları ve eleştriel düşünce kazandıran, toplumsal sorunlara dikkat çekerek farkındalık yaratan ve bütün sanat dallarını kullanarak bunları uyumlu ve etkileyici bir şekilde dönüştüren tek sanat dalıdır. Tarih boyunca çeşitli engellere takılmış olan Tiyatro sanatı aynı zamanda; insanları iyileştiren, kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan büyüleyici bir sanat dalı olarak karşımıza çıkıyor. Yaratıcı ve yenilikçi düşünceyi temsil eden tiyatro sanatını icra eden ülkemiz sanatçıları da, toplumsal sorunlara dikkat çekmek ve insanların bu sorunlara karşı daha duyarlı olmalarını sağlamak konusunda aktif bir rol üstlenmektedirler.
Bilindiği üzere Kıbrıs’ta 1974’ten beridir özlenen barış ancak, karşılıklı uzlaşı veya anlaşma ile ülkemize gelecektir. Bu amaçla da çok uzun zamandan beridir ülkemizde iki toplumun kaynaşması, yakınlaşması için çeşitli alanlarda iki toplumlu etkinlikler yapılmaktadır Sanat barış demektir. Sanat öylesine etkili bir enstrümandır ki, kişilerin bizzat kendisiyle ve aynı zamanda diğerleriyle barış içinde yaşamasını sağlar. Bu nedenle de iki toplumlu etkinliklerde, iki toplumun yakınlaşması ve kaynaşması için sanata başvurulmaklıdır. Kıbrıs’ta gerçek barışın olması için her iki toplumun da sıkça bir araya gelmesine, iş birlikleri çerçevesinde sanatsal ve kültürel etkinlikler düzenlenmesine ihtiyaç vardır çünkü sanat birleştirir, empati kurdurur, yakınlaştırır.
Herkes tarafından bilinen bir gerçek varsa o da şudur; her iki toplumun da kayıpları ve mağduriyetleri olmuştur. Her iki toplumdan da birçok kişi savaşta şehit düşmüş, sevdiklerini yakınlarını kaybetmiş, derin acılar çekmiş, evlerinden yutlarından olmuştur. Zaten hiç bir savaşın kazananı yoktur. Savaşın karanlık yüzü de bu değil midir zaten. Temsili engellenen oyun da bir annenin, bir ailenin acısı üzerinden madalyonun öbür yüzünü göstererek, hem empati yapmamıza, hem de yaşanan acıları yeniden hatırlamamıza vesile olarak, iki topluma da barışın önemini vurgulayacak nitelikte bir oyun olarak değerlendirilmelidir. Belli çevrelerin belli hassasiyetleri vardır mutlaka ancak hatırlanması gereken bir husus vardır ki o da şudur; sanat özgürdür, özgür olmalıdır ve Kıbrıs Türk Toplumunun gerçek iradesi ve zihniyeti demokrasi, barış, sevgi, hoşgörü, fikir ve ifade özgürlüğüne, farklı olana, insan haklarına saygı, misafirperverlik temelleri üzerine kuruludur. Kıbrıslı Türkler yozlaşmayı, kindarlığı, baskıyı, engellenmeyi sevmez, kendi tarihine ve kültürüne sahip çıkar. Bütün ırkları, dinleri, kültürleri kucaklar, saygı duyar. İleri görüşlü, açık fikirlidir Kıbrıslı Türkler ve bu nedenle de bu değerlere sıkı sıkıya sarılır ve sahip çıkar.
Ülkemizde kısıtlı koşullarda, kısıtlı imkanlarla güzel işler yapmaya çalışıyoruz ve yapıldığında da bundan mahrum kalmak istemiyoruz. Tiyatro bizim için bir tehdit değil aksine, her oyun karanlığa yanan bir mum olarak değerlendirmelidir. Aydınlanmaktan ve aydınlatmaktan korkmadan geriye değil, ileriye doğru yol almalıyız. Tiyatro toplumda bağların güçlenmesine vesile olan bir sanat dalıdır ve bu ülkede buna ciddi anlamda ihtiyaç vardır. Dünya bir savaş meydanına dönmüşken, Kıbrıs’ta iki tolumun bir araya gelerek barış mesajı vermesinden daha güzel ne olabilir ki! Hadi gelin barışçıl duygularla Antilogos Tiyatrosu’nu oyunlarını sahnelemeleri için davet edelim. Biz zeytin dalı uzatalım, onlar da bir ucundan tutarlar belki.
Özgür, barışçıl ve aydınlık yarınlara.