Roma/Floransa tatilimizi anlattığım Roma günlerimizin ilk bölümü geçtiğimiz Pazar günü yayınlanmıştı.

Kıbrısın Sesi okuyucularına teşekkür ederim çok güzel geri bildirimler aldım. Keyifle okuduğunuzu duymaktan ve her Pazar birlikte olmaktan ben de mutluyum. Gezdiğim, gördüğüm yerleri sizlerle paylaşmak, belki sizi harekete geçirmek ve gidecekseniz de az biraz yol gösterici olmak tek arzum. Roma’yı günlerce anlatsam bitiremem sanırım. Aşkın şehri Roma hiçbir şehre benzemiyor çünkü. Trevi çeşmesine attığım onca Eurolar işe yarar umarım ve bir kez daha gidebilirim. Ve umarım sizler de henüz gitmemişseniz, gidersiniz. 

Kızım Helin ile Roma tatilimize kaldığımız yerden devam ediyorum. İyi Pazar okumaları…

ROMA’DA 2. GÜN

COLESSEUM 

Sabah kahvaltımızı aynı pastanede denediğimiz farklı sandüviçler, tatlılar, taze sıkılmış meyve suları ve kahve içerek yapıyoruz. Sandüviçleri, taze sıkılmış meyve suları, tatlılar ve kahve için (2 kişilik)  12 euro ödüyoruz. Kahvaltı sonrası şehre inmek için trene biniyoruz.

Kolezyum (2)

2. gün için programımız belli olduğundan bu sefer tren ile Monti durağında Kolezyum’da iniyoruz. Kolezyum’un içini gezmek için bilet bulamıyoruz ama dışı da şahane. Kolezyum’un  etrafını gezip bol bol fotoğraf çekiyoruz. Kolezyum ya da Flavianus Amfitiyatrosu MS 80. yılında traverten taşı, kireç taşı,  volkanik kaya ve tuğla kaplı betondan  yapılmış. Kolezyum, tarihinin çeşitli noktalarında yaklaşık 50.000 ila 80.000 seyirciyi ağırlayabilmiş. Roma’nın İmparatorları burada Roma halkını eğlendirmek ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör  dövüşleri gibi çok acımasız eğlenceler düzenlerlermiş. Günümüzde depremden dolayı zarar görmüş olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülür. Bugün modern Roma'nın en çok turist çeken yerlerinden biridir. 7 Temmuz 2007 tarihinde de, dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri seçildi.

ROMAN FORUM

Roman Forum Kolezyum’un hemen yanında yer alıyor. Zafer Alayı geçitleri, seçim çalışmaları, kamuya açık konuşmalar, ceza yargılamaları, ticaret anlaşmaları burada Roman Formun’da gerçekleşmekteymiş. Öncesinde bataklık olan zemini 5. Roma kralı Tarquinius Priscus (MÖ 616-579) tarafından kurutulmuş bir formdur. İçerisinde onlarca tapınaktan sadece birkaçı ayakta kalmış olup Sezar tapınağı gibi ve antik yapıları içinde barındırıyor. Buraları gezmek birkaç saatinizi alıyor. 

CHİESA Dİ SAN GİOVANNİ DEİ CAVALİERİ Dİ RODİ

Kolezyum, roman forum ve tüm meydan Arkeoloji alanı sayılmakta ve çevresi güvenlik alanı ile korunmaktadır. Yıkıntıdan sonra ayakta kalan sadece bazı kısımları, binaları ve sütunları görebilirsiniz. Bu bölgeyi gezerken ortam sizi yüzyıllar öncesine götürüp etkisi altına alıyor. O döneme ait insanlar otantik kıyafetleri ile bir yerlerden çıkacak gibi hissediyorsunuz. Monti bölgesini tam da bu hislerle gezmiştim. Meydanda bulunan at arabaları da bu mistik ortama uygun ve sanki sizi alıp o döneme taşıyacak gibiydi. 

ALTAR OF THE FATHERLAND 

Birleşik İtalyan Krallığının ilk kralı olan II.Vittorio Emanuele adına 1885-1911 yılları arasında inşaa edilen yapıdır. Venedik Meydanı ile Capitoline Tepesi arasında bulunmaktadır. Vittorio Emanuele II Abidesi olarak da bilinen yapı yüksek sütunları, merdivenleri ve heykelleridir. Abidenin iki yanında dört atlı araba üstünde II.Emanuele’nin kanatlı halini, ortadaki heykel ise at üstünde, komutan halini tasvir ediyor. Adına yapılan heykellerde son derece ihtişamlı tasvir edilmiş, bu heykeller tek başlarına bile ayrı ayrı sanat eserleridir. Yapının en üst katı tüm Venedik meydanına tepeden bakmanıza olanak sağlıyor. Helin ile terasa çıktığımızda büyüleniyoruz. Öğle yemeğimizi terasta yeyip biralarımızı içerken tüm meydanı yukardan, kuşbakışı izledik. Yukarda bize güvercinler de eşlik ediyor. 

PONTİFİCİA ÜNİVERİSTAS GREGORİANA 

Altar of the Fatherland’dan sonra şehir merkezine ilerlerken Piazza della pilotta bölgesinde Pontificia üniveristas Gregoriana üniversitesi çıktı karşımıza. Şahane bir tarihi binaya sahip üniversite, Papalık Gregoryen üniversitesiymiş. 6 farklı fakültede, iki enstitüde ve 6 tane ihtisas merkezinde 120 farklı ülkeden gelen akademisyenlerle Gregorian Üniversitesi öğrencilerine lisans, yüksek lisans ve doktora alanında eğitim vermekteymiş. Bu çok kültürlü ortamda,  öğrenciler, ayrıca üniversite dersleri dışında Roma’da bulunan dini araştırma kurumlarının dersleri ve araştırma programlarıyla da kendilerini geliştirme fırsatı buluyorlarmış. 

PALAZZO COLONNA GALLERİA COLONNA

Palazzo colonna galleria colonna Londra’daki Madam Tussaund gibi bir müze. Gibi dedim çünkü ünlüler o kadar da benzetilmemişti. Ancak Helin ile biz bu müzede çok eğleniyoruz. Tam da benzetilmeyen ünlülerle bol bol fotoğraflar çektirip, çok gülüyoruz. Bob Marley, Elvis Presley, Sylverster Stallone, Charlie Chaplin görse bu hale getirildiklerini kahırlarından ölmüşlerdir heralde.  Bu arada giriş ücreti için de bayağı yüksek bir ücret verdik. Yolunuz düşerse girmeyin! 

PİAZZA Dİ SPAGNA (İSPANYOL MERDİVENLERİ)

Roma’nın en şık mağazalarının bulunduğu caddenin sonunda yer alan İspanyol merdivenleri 135 basamaktan oluşmaktadır. Merdivenlerin bittiği tepede ise Rönesans dönemine ait Kotolik kilisesi olan Trinita dei Monti kilisesi bulunmaktadır. Kilise ve çevresi Fransız devletinin sorumluluğundaymış. Merdivenlerin kenarlarında bulunan lüks evlerin ise İtalya’nın ünlü modacılarına ait olduğunu okumuştum bir makalede.  

Merdivenler, Roma'da bulunan Trinita Dei Monti Kilisesi ile İspanyol Meydanı'nı birbirine bağlamak amacıyla inşa edilmiş. İspanyol Merdivenleri, 17. yüzyılda İspanyol toprakları olarak kabul edilen bölgede yer aldığı için bu isimle anılmaktadır.  

AKŞAM YEMEĞİ 

2. günün kapanışını Trevi çeşmesinin yakınlarındaki dar sokaklarda ışıklarla süslenen restoranlardan birini seçerek yapıyoruz. Sokak müzisyenleri eşliğinde yemek öncesi şarap ve bruschetta tercih ediyoruz. Yemek, müzik, kızımla sohbet, sokakların ruhu ile bütünleşince inanılmaz keyifli saatler yaşıyoruz günümüzü kapatmadan önce. Dönüş yolunda kendimize küçük hatıralık hediyecikler alıyoruz. Ve dinlenmek için odamıza gidiyoruz. 

ROMA’DA 3. GÜN

VATİKAN 

Turizm şirketinden aldığımız biletlerle Vatikan ziyaretimiz için turizm şirketine gidiyoruz. Şirketin rehberleri bizi alıp Vatikan’ın içerisine götürüyorlar. Helin ile ikimiz rehbersiz geziyoruz Vatikan’ın içindeki müzeleri ve kiliseyi. Bunun için 30 Euro ödüyoruz kişi başı. 11 müze ve 54 galeri ile birlikte 7 kilometrelik alana uzanan bir gezi rotasında on binlerce eserle birlikte dünyanın en güzel müzesini geziyoruz. Vatikan’ı gezerken çok etkileniyoruz. 1.2 milyar katoliğin ruhani merkezidir Vatikan. Vatikan Müzesi’ndeki eserlerin başka bir özelliği de çoğu eserin kusursuz olmasıdır. Büyüleniyoruz. Dünyaca ünlü ressamların resimleri, heykellerini izlerken yaşadıkları yüzyıllarda bu kadar kaliteli kusursuz eserleri nasıl yaptıklarına hayret ediyoruz. Vatikan’ın gezilebilen son bölüm kilisedir. Kiliseyi ziyaret ettikten sonra dışarıdaki avlusunu da geziyoruz. Vatikan ayrı bir şehri gibi Roma’nın. Neredeyse günün büyük bölümünü burada geçiriyoruz. Ancak Vatikan’ı gezmek bizim için eşsiz bir deneyimdi. 

MUSEUM HAZİONALE ROMANO- PALAZZO MASSİMO

Ulusal Roma Müzesi Roma’da gezdiğimiz son müze oluyor. 4 katlı bir müze. İçindeki mermer görselleri tipik Roma mimarisinin izlerini taşıyor, aynı dizaynı Pantheon’da da görüyoruz. 

Roma’da üçüncü ve son günümüzün tadını çıkartmak için akşam yemeğinden sonra geç saatlere kadar ışıl ışıl, her sokağında müzikler çalınan, içip eğlenen insanların arasında geçiriyoruz akşamımızı. Gece ışıklar açıldığı zaman gündüz gezerken hayran kaldığımız her tarihi bina Trevi Çeşmesi, Pantheon, sokaklar gece başka bir şekle bürünüyor. Çok daha romantik bir şehir oluyor gece Roma ve bir o kadar da güzel. 

Pantheon’un önünde inanılmaz güzel bir grup müzik yapıyor, yüzlerce insan yerlerde oturup ya da dans ederek eşlik ediyor müzisyenlere. Çevredeki restoran ve kafelerden içkilerini alan meydanda toplanıyor. Ya da restoranlardan eşlik ediyorlar eğlenenlere. Biz de kalabalığa karışıp gecenin tadını çıkıyoruz. Sevdiğimiz şarkılar eşliğinde hiç tanımadığınız insanlarla dans ediyoruz. Kimse kimsenin milletini önemsemiyor, konuştuğu dili de. Tek ortak dil var Roma’da aşk, şarap, müzik ve eğlence.  Biz de o ruha ayak uyduruyoruz. 

İtalya’nın en çok da bu canlı haline bayıldım ben. Depresif, asık suratlı tek bir insana bile rastlamadım Roma’da. Canlı bir kent. Genç ve dinamik. Hele ki son tatilimiz Finlandiya’dan sonra. Çok neşeli ve renkli buluyorum Roma’yı. Sanırım İtalyanlar eğlenmeyi ve yaşamayı herkesten çok biliyorlar.  Kentlerin ruhu var elbette. Ve ben bayılıyorum bu kente. Dönüş yolunda Trevi Çeşmesinin yanından geçerken söz veriyorum Roma’ya bir daha geleceğim diye, hem de umarım dilek dilediğim ile…

Son gecemizi de güzel ve çok eğlenceli bir şekilde geçirip dinlenmek için odamıza gidiyoruz Helin’le. Bir yanım Roma’dan ayrılacağım için hüzünlü bir yanım ertesi gün yıllardır hayalini kurduğum Floransa’ya gideceğim için heyecanlı.

Not: Haftaya Pazar Floransa’da buluşmak üzere…..