METE HATAY’IN “TEREDDÜT” SERGİSİ

Mete Hatay’ın 2. Kişisel sergisi olan Tereddüt 15 mart akşamı sanatseverlerle buluştu. Açılış gecesi yine her zaman dostlarla buluştuğumuz, sohbet ettiğimiz mekan olan Rüstem Kitabevindeydi. Rüstem Kitabevi de Mete Hatay da Lefkoşa için olmazsa olmazımızdır. Son yıllarda organize edilen birçok sanatsal faaliyete, eğlenceye, panele ev sahipliği yapan Rüstem Kitabevinin sahibi sevgili Ali Rüstem de, bu etkinliklerin baş elemanı olan da Mete Hatay da iyi ki var. Biz Lefkoşa’da yaşayanlar için büyük bir şanstır her ikisi de. 

Foto: Murat Obenler

Mete Hatay’ı tanıyanlar bilir sadece resim sanatında değil kitaplarıyla, araştırmacılığı ile, bilgi birikimleri ile, müzikleri ile tam bir entelektüeldir. Ancak Mete’yi Kıbrıs’ta yaşayan birçok entelektüelden ayıran en büyük özelliği bana göre insan sever olmasıdır. Büyük küçük, eğitimli-eğitimsiz herkese kulak veren, sohbet eden, onlardan da birçok şey öğrenmeye açık ve hevesli biri olmasıdır. Kimseye tepeden bakmamasıdır. Defalarca sohbet ettiğim ve asla sohbet etmekten sıkılmayacağım biridir Mete Hatay. Surlar içinin gülüdür. Onu her an her yerde görebilirsiniz. Çünkü sadece okuduklarından değil gezerek de, insanlarla konuşarak da öğrenen, araştıran bir entelektüeldir. Mete, sanatın her alanına ilgi duyan biridir. Sanat yaşamına da ilk müzikle başladı, Dj Uncle Mete olarak tanındı. Dijital müzikleri ile çok sevildi. Kendi bestelerinden oluşan albümleri de var Mete’nin.  

Mete Hatay araştırma merakı sayesinde öğrendiği birçok bilgiyi bizimle paylaşması ile de meşhurdur. İyi bir sosyal medya kullanıcısıdır. Hem öğrendiği bilgileri hem de eleştirilerini cesurca paylaşır sosyal medyada da, sohbetlerinde de. Ne herhangi bir siyasi partiye ne de herhangi bir görüşe körü körüne bağlanmaz. Yanlış olan her şeyi eleştirdiği gibi, doğru yapılanı  da destekler ve alkışlar, kişinin siyasi görüşüne bakmadan. Bu yüzden bolca da eleştiri alır bazılarından. Ama tam bir barışçıdır. İki toplumlu etkinliklerde de barış için yapılan her organizasyonda da onu görmeniz mümkündür. Gezer, görür, araştırır ve paylaşır Mete.

İlk sergisi Kıbrıs’ın tarihi, mirası ve kimliği üzerine görsel yorumlar içeren Parşömen (Palimpsest)  isimli sergiydi.  Sergideki digital baskı ve kolaj çalışmasından oluşan eserleri ile büyük beğeni toplamıştı. Yine Rüstem Kitabevinde açılan sergi dostları ile geçirdiği şahane bir akşamdı. Açılışa katılan ve eserlerini tek tek inceleyen bir sanatsever olarak itiraf etmeliyim ki şaşırmış ve çok beğenmiştim. 

15 Mart akşamı ikincisi yapılan ve “Tereddüt” adını verdiği sergisi Rüstem Kitabevinde açıldı yine elbette. Yine aynı dostlar, aynı sanatseverler hep beraber buluşup gezdik sergisini Mete’nin. Tam da Mete’nin tarzına uygun yapıldı ikinci sergi açılışı da. Büyük emek harcayarak hazırladığı eserlerini dostlarıyla paylaşmak ve beğenilerine sunmaktı amacı. Bu yüzden dostane bir açılıştı yine sergisi. Hiçbir zaman protokol yoktur sergilerinde, bir siyasi partiye de dayamaz sırtını Mete, kurdele de kesilmez Mete’nin hiçbir açılışında. Sanatını da eserlerini de kendi anlatır Mete. En mühimi de izleyen herkes kendi ne anlarsa kabulüdür Mete’nin. Açılışta piyano resitali veren Anastasiia Andrievska’yı keyifle dinledik. Sergiyi gezdikten sonra da Dj. Ufuk Tekin’in şahane müzikleri ile coşup, eğlendik ve yine unutulmaz bir Rüstem akşamı yaşadık dostlarla. 

Sergiyi gezerken itiraf etmeliyim ki tekniğini çok geliştirdiğini ve bu digital sanatı içinde birçok sanatı barındırdığını, kendi içinde çağ atladığı ama bunun yanında da  Mete’nin; KKTC’deki sorunlardan etkilendiğini ve bunun sanatına yansıdığını fark etmemek mümkün değildi. Bana ilk sergisinden daha karamsar gelmişti sergi. Çok da haklıydı tabi ki. Bir sanatçı, üstelik bir araştırmacı gazeteci olarak etkilenmemesi mümkün müydü? Silahların havada uçuştuğu, cinayetlerin, kadına şiddetin giderek arttığı, soygunların, talanın, sahtekarlıkların kol gezdiği ada yarısındaki bu kokuşmuşluktan etkilenmemek mümkün mü? Sergiyi gezenler tüm bunları eserlerde göreceklerdir. Bayrakla örtbas etmeye çalıştıkları her pisliği göz önüne serdi Mete eserlerinde. 

Mete Hatay TEREDDÜT adını verdiği sergisinin girişine de “Konuşmaya tereddüt ediyoruz; harekete geçmekten çekiniyoruz. Tereddüt, niyet ile onun gerçekleştirilmesi arasındaki andır; ötekinin ne düşündüğünü, ötekinin nasıl tepki vereceğini sorduğumuz bir an... Tereddüt etmek bilgimizin belirsizliğini kavramaktır aynı zamanda. Tereddüt, şüphenin bulunduğu o melun boşluktur” yazmış. 

Ne güzel anlatmış sergisinde Mete Hatay “Tereddüt”ü sanatıyla. Evet, kimler tereddüt eder? Bilgisinden emin olmayanlar ya da bildiği halde korkanlar elbette. Ve başımıza ne geliyorsa bildiği halde konuşmaya, yazmaya, söylemeye tereddüt edenlerden gelmiyor mu? Harekete geçmeye tereddüt edenlerin giderek arttığı bir zamandan geçiyoruz maalesef. Harekete geçmeye niyet eden ama tereddüt edenlerin yanında bilmediği halde fütursuzca her şeyi tereddütsüz yapanlar sayesinde yaşıyoruz şu an yaşadığımız her olumsuzluğu. 

Mete Hatay’ın sergisi 27 Mart tarihine kadar Rüstem Kitabevinde olacak. Kaçırmamanızı öneririm. 

Ben ve Mete Hatay Rüstem Kitabevinde buluşup sohbet ettik, “Tereddüt” sergisini konuştuk ve elbette sanatı. Sohbetimizi sizinle de paylaşmak istedim…

Herkes seni Dj Uncle Mete olarak bilirdi. Biliyorum bu ikinci sergin ama ne zamandır resim sanatıyla ya da Digital artla ilgileniyorsun? 

Mete Hatay: Ben eskiden beri resme ilgiliydim. Lise yıllarımdan beri hatta art IGCSE yapmıştım. İyi de bir not almıştım. Resim de hep hayatımdaydı, evde her zaman çalışıyordum. 90’lı yıllarda durdum ve müziğe yoğunlaştım. Çünkü insan, iyi bir şey yapmak isterse bir şey yapabilir. Aynı anda çok şey değil.  Manifest 6 vardı, orada Kıbrıs tarihi ile bir sunum yapmıştım. O projede çalışırken sanatla ilgili bir proje daha gelişti hatta Berlin’e davet edildim. Daha sonra Manifest 6 iptal edilince oradaki sanat gruplarıyla çalışmalarım olmuştu. Daha sonraları yeni nesil digital sanata yöneldim. Covid ile birlikte evde yaptığım çalışmalarım birikti. Bir de bu yeni metodu öğrendik sonra kendimi geliştirdim. Ve arkadaşlarımın da desteği ile bir sergi açabilecek duruma geldiğim zaman böyle bir girişimde bulunduk. 2 sene önce 1. Sergimi dostlarımla paylaştım. 

Sanat alanında ya da resim hakkında akademi dışında eğitimlerin oldu mu? 

Mete Hatay: Lisede art alanında eğitimler aldım. Bunun yanında resim atölyelerine katıldım. Ama genelde çalışmalarım tamamen otodidakt’tır. Kendi kendime çalışarak geliştirdim kendimi bu alanda. Özellikle digital art alanında çok çalıştım. Yurt dışında yaşarken hep sanatçı bir çevrem olduğundan devamlı öğreniyordum. Daha çok alaylı denilen şekilde. Dome Hotelde çalışırken de devamlı orada sergiler açardık. Hatta 1995 yılında Dome Hotel kolleksiyonunu başlatmıştık. Kıbrıslı sanatçılardan oluşan. Yani hep sanatın içindeydim. 

Sanırım sen hem müzikte hem de resimde digital alanı seviyorsun. Tam olarak nasıl adlandırıyorsun sanatını? Sanırım sen birkaç tarzı kullanıyorsun Kolaj, İllüstrasyon gibi. 

Mete Hatay:  Buna yeni nesil digital medium art diyor. Digital alanda eserleri üretmek. Bu alan multidisipliner bir aslında. Hepsi var. Kolaj da var, illüstrasyon da var. Çizgi film sanatı da var. Benim illüstrasyonum iyidir. Başka sanatçıları da yakından takip ettim. Onlardan beslendim ama hem de onları kırarak kendi sanatımı yaratmaya çalıştım. 

İlk serginde illüstrasyonu daha net görmüştüm sanki, doğru mu?

Mete Hatay: 1. Sergimin adı Palimpsest’ti yani Parşömen. Hani duvar yazıları olur onlar silinir tekrar üzerine yazılır ya, işte  o sokak sanatındaki gibi alt tabaka üzeri  başka tabakalar ekleyerek yaptığım bir çalışmaydı. İlk sergimde tamamen sokak sanatından esinlenme vardı. Mekan olarak da sokağa benzer bir alan Rüstem’in duvarlarını seçmiştim. Şu anki sergimde biraz daha teknik kullanarak sanki biraz daha mahreme döndüm. 

Bir sanatsever ve birçok şehirde hem sokakları hem de sergileri gezen biri olarak ben de söyleyebilirim ki teknik anlamda iki sergi arasında büyük bir fark var. İlk sergini gezerken biraz daha eğlenceli tam da dediğin gibi sokak duvarları gibiydi. Ama bu serginde teknik olarak sanatını çok geliştirsen de karamsarlık da var sanatında sanki KKTC seni fazlaca etkilemiş.

Mete Hatay: İlk sergimde absürt sanatını kullanmaya çalıştım. İroniyi bolca kullanmıştım. Burada yani ikinci sergimde ironiden fazla ciddi bakılması gereken çünkü ironi beraberinde sinisizmi de getirir. Sinisizme karşı değilim ama bu sergimde ironi ve siniszmin dozunu biraz ayarladım . Daha çok çizimlere, boyaya ve kurguya önem verdim.Biraz daha fazla teknik çalıştım bu sergimde. 

Eserlerinde karamsarlık da vardı ama …

Mete Hatay: Elbette karamsar bir dönemden geçiyoruz. Ve bunun sanatıma yansıması da çok doğal. Burada yaşıyoruz ve etkilenmemek mümkün değil

Sergine “TEREDDÜT” adını koymak da bundan kaynaklı mı?

Mete Hatay: Tereddüt aslında bir tablomdan yola çıkıldı. Niyazi Kızılyürek ve Hakkı Yücel ile bir akşam sohbet ederken orda duran bir tabloma baktılar ve tabloda bir çıplak adam var, yerde silah var ve adam silaha bakıyor. Bunun adının tereddüt olması lazım dediler. Bu benim tereddüt üzerine biraz daha kafa yormamı sağladı. Tüm sergiyi de bu bağlamda düzenledim. 

Evet tüm sergide biz de sezdik bunu, toplumda da bu var zaten değil mi? Tereddüt ediyoruz…

Mete Hayat: Aslında en mühimi gelecekle ilgili bir tereddüt var. Özellikle kafaya taktığım çok meseleler vardı bu ara. Belli kuramlar vardır. Özellikle Eşiksellik üzerine çok fazla kafa yordum bunla ilgili birçok makale yazdım. Rebeka ile birlikte yazdığımız “Askıdaki Egemenlik” kitabında hep arada kalmanın, iki eşik arasında kalmanın, geçmiş ve gelecek arasında kalmanın dışa vurumuydu bu sergi ve Tereddüt aslında.  Hesitation aslında tam karşılığı tereddüt olur mu bilemedim ama …

Emin olmama Hali gibi….

Mete Hatay: Emin olmama hali, bilgilerin artık yetersiz kalma durumu, o karar verme anında bildiklerinin haricinde bildiklerinin ötesine geçme durumu sanki. Yani bildiklerinin haricinde duygusal karar verme durumu, öznelliğin en ön plana çıktığı yerdir tereddüt anından sonra gelecek olan karar. 

Ben sergiyi gezerken serginin ismi ve sergideki eserler birleşince ben “tereddüt edenler sayesinde bu karamsar ortam yaratıldı” diye düşünmüştüm. Ve bizlerin hissettiklerini yansıtmışsın tuale. 

Mete Hatay: Aynen hem öyle öyle hem de yapılması gerekenle ilgili yaşadığımız tereddütten dolayı da bu yapılanlar oluyor. Biraz da gevşek bıraktım herkes tereddütü kendi hissettiğini gibi algılasın. 

İnanılmaz bir teknik kullandı ve bence bu sergi dünyanın birçok ülkesinde ilgi çekebilecek bir sergi. Bu sergide tam da araştırmacı özelliğinle ve aşırı meraklı olmanla ortaya çıkmış bir sergi.

Mete Hatay: Evet çok çaba var bu sergide tamamen kendim çalışarak ve merakım nedeniyle birçok tekniği öğrenip çalışarak hazırlanmış bir sergi. Yıllardır sanat tarihi okuyorum, birçok ülkede bizzat yerinde incelediğim eserleri içselleştirdim.  Birçok etkinliğe ve organizasyona katıldım ve çok şey öğrendim. Şu an 62 yaşındayım bunun büyük bir bölümü hep sanat içinde geçti. Uygulayıcı olmasam bile. Hem izleyici hem öğrenen hem de organizasyonların içinden biri olarak. Bir de benim kendi kendimi yenilemek hoşuma gidiyor. Ve bunun en önemli nedeni meraktır. Belki de bundan sonraki sergimin adı MERAK olur. 

Kıbrıs sanat yapmak Mete’ye göre zor mu? Genelde birçok sanatçı bundan şikayet eder. 

Mete Hatay: Açıkçası burada tam bir sanat piyasası yok, eleştirel bir yapı da yok. Yani denetimsiz bir alan. Ki bu bazen iyi bazen kötü. İsteyen istediğini yapıyor ama bunun hazmedilip eleştirilmesi yok. 

Sanatla uğraşan 3-5 dostumuz. Ne yapsa övüp alkışlıyoruz gibi bir ortam var aslında. Herkes dostumuz çünkü..

Mete Hatay: Evet. Ve gerçek bir eleştiri olmuyor. Susuyor sanatçılar da. Bir de yıkıcı eleştiren bir grup var o da var. Hiyerarşi merakından ya da kendi kendini otorite atayanlar var. Bunun için de üçüncü sergi olarak da yurt dışını deneyeceğim.

Neresi olacak? Belli mi şu an?

Mete Hatay: Evet Norveç’te bir bağlantımız var. Çatışmaların olduğu bölgelerden ve outside art denilen grup çalışmaları yapılıp daha sonra da sergi olacak. Bunun öncesinde de dünyanın birçok ülkesinden katılan sanatçılarla birlikte bir atölye çalışması olacak. 2 hafta boyunca bir yerde birlikte çalışacağız. 

Kuzey Kıbrıs’ta sanat yapmaktan mutlu musun? Sergi aşamasında yeterli alanımız var mı? 

Mete Hatay: Açıkçası sergi alanı ile ilgili sıkıntı olduğunu düşünmüyorum, sanatsever de var. Ama küçük toplumun verdiği mahrem de var. Dediğin gibi eleştiri kültürü ya çok yıkıcı ya da hiç yok. Onun ötesinde sanat yapmayı Kıbrıs kısıtlamıyor. Emin Çizenel daha yeni döndü Viyana’da bir sergisi oldu. 

Okan Ersan var müziğini tüm dünyada duyurdu. 

Mete Hatay: Evet. Güney Kıbrıs’ta dünyanın birçok ülkesinde sanatını taşıyan sanatçı var. Fotoğraf sanatçısı, Aşık Mene var. Feridun Işıman, Ümit İnatçı var. Sayabileceğimiz bir sürü sanatçımız ve yurt dışındaki eleştiri ortamına da sanatını taşıyanlar da çoktur. 

Dünya artık bir tık uzağımızda internet aracılığı ile. Ben de tanınmamış olmanın sanat yapmaya engel olmadığını düşünenlerdenim. 

Mete Hatay: Her şey Sanat dediğimiz de çok tartışmalı bir kavramdır aslında. Duchamp’ın güzel bir sözü var. “Her şey sanat olabilir ama imzasını atan kişinin sanatçı olması lazım”. 

O zaman sanatçı kimdir tartışması çıkar…

Mete Hatay: Esas şu andaki tartışma budur sanat camiasında. Sanatçı kimdir? Her şeyden her objeyle sanat icra edebilirsin. Sanat artık çok özgürleşti. Birçok açıdan. Sanatçı kim sorusunu irdeleyebilecek yapıcı bir tartışma ortamına ihtiyaç vardır. Her akademiyi bitiren sanatçı mı olur? Yoksa başka bir disiplinden de gelip o eleştirel estetiği sunan insanlar da mı sanatçıdır? Çünkü bu ikisinin de örnekleri dünyada var. Alaylı sanatçılar da var bir akademi ortamından gelenler de var. 

Ama bazı ülkeler vardır ki ya da şehirler, bazı dönemler sanat komple şehir sanat piyasasıdır. 

Mete Hatay: Evet ve bu piyasada sanat yapan insanlar işte bu ekollerin kabulü ile sanat yaparlardı. Jean-Michel Basquiat Mesela genç bir sokak sanatçısı. Çıkıp çok şahane eserler sunan bir sanatçı onun gibi de yüzlerce sanatçı var. Sokak sanatçısı var Banksy mesela. Yaptığın işin kalıcılığıdır mühim olan. Bazı sanatçılar kalıcılığı da kabul etmez siler boyar tekrar yapar. Ya da yapar ve yakar. Performans sanatçıları da var. İlla her sanatın arşivleneceği ya da müzeleneceği sanat ürünü de olmak zorunda değil. 

Yıkıcı dediğin eleştiriler de çok bizde evet. Alaylıların sanatını küçük görenler gibi..

Mete Hatay: Ben böyle tartışmalara hiçbir zaman girmiyorum. Sonuçta ben bir çalışmamın ürününü ortaya koyuyorum ve burada aldığım eleştirilerle yoluma devam ediyorum. Nere gider bu durum bilmiyorum ve Ortaya koyduğum sanat için de çok çalışıyorum. 

Sen Mete Hatay olarak ülkede ya da dünyada duyduğun gördüğün, rahatsız olduğun ya da beğendiğin herhangi bir şeyi önceleri yazardın. 

Mete Hatay: Şu an çizip boyuyorum. Ya da müziğini yapıyordum.  İlerde bu neye evrilir bilmiyorum. Ben yaptıklarımı paylaşıyorum. Sergi de benim için böyleydi. Kafa yorum çalışarak ortaya koyduklarımı dostlarımla ya da sanat severlerle paylaşıyorum. Sanat benim için bir ifade aracıdır.

Keyif aldığın alanlara para harcamana yetecek kadar kazanıyor musun sanat dalından?

Mete Hatay: Aslında bu bir süreçtir. 1995 yılında ilk müzik albümü çalışmamı yaparken biriktirdiğim paramdan müziğim için bir bütçe ayırmıştım. Daha sonra buradan elde ettiğim ne varsa ki ilk albümüm 2 bin sattı. Bunu da bütçeme ilave yaparak ve hiç dokunmayarak sanat çalışmaları için ayırdım. O albümden kazandığım parayla da 2. Albümümü çıkarttım. Ordan da kazandığımla 3. Albümümü çıkarttım. İlk sergim o bütçeden kullanıldı. İlk sergimden sattıklarımla 2. Sergimin çalışmaları yapıldı derken bu günlere geldik. Tabi yaşamımı idame ettirmem, çoluk çocuğumun giderleri başka yaptığım işlerden elde ediliyor. 

Şu an serginin satışı nasıl gidiyor? Fiyatlara baktığımda çok da uçuk bir rakam yok.

Mete Hatay: Evet. Sergi de iyi gidiyor. Ben yaptıklarımı 2 print yapıyorum 1.printi benim için 2. Çıktıyı da sergiliyoruz. O yüzden fiyatlar böyle ve buradaki piyasa da bu. 

Bu arada bu eserlerin renkleri de çok kaliteli görünüyordu çok beğendim. 

Mete Hatay: Haklısın çok özel bir kağıt kullandık. Bunun için de Sevgili Oya Yaşarcan Silberi’ye teşekkür etmek isterim çok özel bir baskı kağıdı buldu Almanya’dan ve onu getirttik. Hatta Arucad’ın baskı makinelerini kullandık. 

Sergi açılışın da çok keyifli oluyor genelde. Dostlarla buluşulup müzik eşliğinde sergin geziliyor ve dostlarla kutlama havası oluyor .

Mete Hatay: Tam da istediğim budur aslında. Dostlarıma yaptıklarımı paylaşmak, onların beğenilerine sunmak ve birlikte eğlenecek bir ortam yaratmak. 

Sen sokakları çok seven ve her zaman sokaklarda olan bir adamsın. Sokakta bir sergi düşündün mü hiç?

Mete Hatay: Detayına girmeyeceğim bir performansımız olacak. Şu an kafamızda o performans için iki yer var. Bu müzakerelerle ilgili bir performans olacak ya Hoi Polloi meydanında ya da Rüstem’de olacak. Bu bir-iki aya kadar olacak bir şey.

Sevgili Mete Lefkoşa sanat camiasında da Surlar içinde de çok sevilen bir insansın ve bu sergi açılırken de çok insanın sana desteğini gördüm. 

Mete Hatay: Kesinlikle öyle. Gerek sergimin seçkisinde, gerek sanatımı icra ederken çok yardımı dokunan, destek olan, katkı koyan sergi hazırlanırken de emek veren, çekici eline alıp asan çok dost var. Özellikle teşekkür etmek istediklerim var. Turan Aksoy hocam serginin düzeninde bana yardımcı oldu. Rahme Veziroğlu o da eser seçiminde de serginin hazırlanmasında da çok emeği var, Oya Yaşarcan Siberi’ye çok destekleri oldu. Benim kurumlarla pek alakam yok, sevmem de oradan buradan gezip yardım istemeyi. Zaten öbür mesleğimizde bunu yapıyoruz ve yıpranıyoruz. O yüzden benim sanat işlerim biraz daha organik oluyor arkadaşlarla, dostlarla. 

Rüstem de senin için şahane bir mekan oldu. Tam tarzına uygun

Mete Hatay: Rüstem çok sevdiğim bir mekan. Başından beri çok sevdiğim bir mekan. Ali can dostum, Akıle kardeşim. İyi ki sergi bölümünü de yaratmışlar. Kendi yağı ile kavrulan bir mekandan bahsediyoruz. Hiyerarşinin, protokolün olmadığı ve her kesimden insanların buluştuğu bir mekan burası. Aynen dediğin gibi tam bana göre. En sevdiğim yer şu an Kuzey Kıbrıs’ta.

Benim tanıdığım Mete’nin böyle bir gailesi yok zaten. Açılışıma çok insan gelsin, çok insan gelip sergiyi gezsin gibi bir telaşın da yok. Bir siyasi partiyi ya da desteği almak gibi bir telaşın da olmadı hiçbir zaman. Kurdelelerle protokolün açtığı sergiler zaten hiç sana göre değil

Mete Hatay: Benim için sergiye dostlarımın gelmesi, sanatla uğraşan arkadaşlarımın fikirleri ve beğenileri benim için önemlidir. Seven, ilgilenen, merak eden herkes gelebilir. Ama gördün sende kendim bile konuşma yapmam açılışta. Doğa ve organik bir ortam olsun isterim.

Göz bebeğin gibi olan bir eserin var mı bu sergide. 

Mete Hatay: Evet iki üç parça var. Hangileri olduğunu söylemeyeyim ama baştan sona kafamda kurguladığım ve istediğim sonucu aldığımı düşündüğüm çalışmalarım oldukları için. Aynı şeyi kafanda kurguladığını her şeyi esere yansıtamayabilirsin her zaman. 

Son olarak söylemek istediklerin var mı?

Mete Hatay: Ben sosyalleşmeyi çok seven biriyim ve sergi benim için bir araçtır. Arkadaşlarla dostlarla buluşmaktır benim için önemli olan. Kimseye poz satmak için değil benim sergilerim. İnsanlar gelip heyecan duyuyor ve benimle paylaşıyorlar, aynı şekilde benim için  de öyle, heyecanımı paylaşmaktır amacım. Heyecan duymaya devam ettiğim sürece de üreteceğim ve ürettiklerimi de dostlarımla paylaşmaya devam edeceğim. 

Çok teşekkür ederim sana Sevgili Mete Hatay, hem dostluğun hem de Lefkoşa ve hatta Kıbrıs için yaptıklarından dolayı. İyi ki varsın..

Mete Hatay: Ben teşekkür ederim Sevgili Filiz…

FİLİZ UZUN

[email protected]