Etrafıma bakıyorum, ne güzel insanlar diyorum. Hepsinin o aydın yüzlerinde ayni anda umut ve bilinmezliğin getirdiği tedirginlik gizli.
Tanıdık simalarla sohbet ederken konuşmalarımızı Sigmund Freud’un ve Nazım Hikmet’in sözleri süslüyor. Şiir gruplarından, topluca şarkılar söylemekten bahsediyoruz.
Bu konuşmalar askeri mahkemenin önünde beklerken oluyor.
Bir bekleyiş içindeyiz hep beraber. Hepimizin kafasındaki soru, bu defa ne olacak…
Az çok kestirebiliyoruz neler olabileceğini fakat yine de umut etmeye, cesur maskemizi takarak beklemeye devam ediyoruz.
Hem cesaret verici hem de üzücü bir ortamdı içinde bulunduğumuz.
İnsanlarımızın bir araya gelip dayanışma içerisinde olduğunu görmek cesaret vericiydi.
Ayni zamanda bu kadar güzel insanın böyle bir sebepten ötürü oralarda bulunmak durumunda olması ise üzücüydü, trajikti, ne ilkti, maalesef ki şu an için ne de son olacak.
Sebep ne idi, anlamadık diyeniniz varsa açıklayayım: bir insanın bir şeyi yapmak istemediği için yargılanmasıydı sebep.
Hani normalde bir suç işlersiniz ve yargılanırsınız ya, tam tersi.
Bir insan, bir şeyi yapmak istemediği için yargılandı. İşin özü bu.
Ne idi yapmak istemediği şey?
Ne önemi var?
Sistemin absürtlüğünü anlamak adına bir insan sadece ve sadece bir şeyi yapmak istemediği için yargılandığını bilmeniz yeterli değil mi?
…
Ada üzerindeki hayatımızın özetini yaşadık o 1 saatlik sürede.
Sürekli bir bekleyiş içindeyiz.
Ne olacağını bilmeden.
Yaşıyoruz, ama gündelik.
Hep bir bekleMEyiş halindeyiz.
Bekliyoruz ama neyi beklediğimizi de bilmeden bekliyoruz.
Öylece duruyoruz.
İki omuzunuzdan tutup ileri geri sallarken “Hade! Uyanın da geldik…!” diye haykırmak istiyorum her günümün her saati.
…
Bu durum da gürültü kaynaklarından biri.
Bizi esas sorunlarımızdan uzaklaştıran bir yapbozun parçası.
Büyük fotoğrafı görmemize engel olmak için sürekli yeni gürültüler icat eden bir sistem (!)
Bu sistemin içinde doğan bu gençliği bu ülkede barındırmak istemeyen bir sistem (!)
Okumuş, dünya görmüş, tecrübeli gençliğin burada bulunması durumunda başına neler gelebileceğini çok iyi bilen bir sistem (!)
…
Mahkeme önünde bulunduğum süre boyunca George Orwell’in bir lafı aklımda takılıydı:
“özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır”
O yüzden bir şeyi yapmak istemediğimiz için verilen hapislik cezaları “3, 2, 1, 0 olana kadar direneceğiz”.
Saat 00.00
35 olmuşum
…özgürce, HK.
Görüş, yorum ve sorularınızla yazılarıma katkı koyabilirsiniz.