Gecenin geç bir saati. Telefonumun ekranında adeta savaş var. Yapayalnızım, ne bir erkek ne de bir kadın koynumda. Sadece oyuncak ayım kenardan bana bakıyor, rafta. Eskimiş. Anıları gözlerine işlemiş, beni izliyor.
Bir başka cehalet, bin bir tür hadsizlik, çok bilmişlik ve küstahlık iktidar olmuş.Anayası yavrusu birbirine düşman, hoş ana tartışmalı. Vali, meclis başkanının özel kalemi ile fingirdemede. Oysa iletilerin bir kısmında gözden kaçması imkansız olan Türkçe konuşan Kıbrıslı halkın çığlık ve yakarışları var. Breil (kör) alfabesi okurcasına evlatlarını katledenlerin rant hilafetine boyun eğmekte olan rafa kalkmış hukuku ve o topraklarda aranan adaleti. İsias Otel katliamında hak edenlerin alması gereken cezalara inanıp umuda sarılmak.
Zor. Çok zor.
Bu utancın abideleri kendi topraklarında ganimete kumarhane otelleri dikmiş…Sözde siyasi yetkilileri ve kamu görevlileri ise seyretmiş. Topu topu 50 hadi bilemedin 60 bin gerçek yerli nüfus. Dirsekler temas, kuyular karanlık.
Derin ve batak.
Tabi ki sonuna kadar adalet arayan aile ve yakınlarının yanındayım. Evladının enkaz altında sadece bir kulağını ve saçlı kafaderinin bir bölümünü alabilip kendi topraklarına gömebilmiş ailelerin. Ve umarım hak edenler en ağır cezayı alırlar. Keşke… (Terminolojimde olmayan kelime). Çünkü orası TC.