Makam Odası / Linç
Sonra ne mi oldu?
Hem çok fazla, hem de çok az şey.
TCK 216 bahane edilerek tutuklanışım, sübut delil olmayışı nedeni ile o suçtan beraat etmemle skandala dönüştü… Yani boşu boşuna hücrede yattım. TCK 301’den (eski 141-142) 6 ay 20 gün ceza verildi ve tutukluluk süreme sayıldı. Böylece kocaman bir hiç elde vardı.
Öncelikle yargı süreci ancak üç ayda başlayabildi. 4 savcı 3 yargıç değişti. Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar hakkında inandırıcı delil bulamadığından hepsini beraat ettirildi. Sanık 4 polis için valilik zaten soruşturma izni vermemişti. Hasar ve manevi tazminat talebime bakan Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi de farklı karar almadı. Maddi tazminat talebimi tüm delillere rağmen reddetti ve bir aylık emekli maaşı gibi cüzi bir manevi tazminata hükmetti.
Yıllar boyu başka ülkelerde başka adreslerde güvende kalmam gerekti. Devlet bir de bana talimatlı koruma tahsis etti. Oysa apronda öldürülmek istenirken seyretmişti.
Acaba talimatı kimler vermişti?
Uzun uğraşlar sonucu Yargıtay 3.Hukuk Dairesi yerel mahkemelerin kararlarını benim de müdahil olduğum duruşmada bozdu. Davacı olduğum TAV ve TGS’nin temyiz hakkını da kaldırdı. 7 yıl sonra yargılama yeniden başlıyordu.
Mal mülk satıldı, şirket kapatıldı, başka bir coğrafyada yeni bir hayata başlandı. O zaman makam odalarından linç emrini verenlerin belki bir kısmı hala o koltuklarda, kimbilir bir gün onlar için de organize kötülük harakete geçer.
Ancak benim mücadelem bitmez.
Cürüm kötüdür ama adaletsizlik cürümden de beterdir.
Bu yüzden bir sonraki kitabımda Karanlık Odayı’yı okuyacaksınız.