Acıların derin, gecelerin uzun geçtiği bir yılın ardından yeni bir yıl için güzel bir dilek dileyebiliyorsak içimizde bir damla umut kalmış diyebilir miyiz?
Dünyanın geri kalanı ile aşağı yukarı benzer dileklerimiz olsa da önceliklerimiz değişiyor. Bu, hasta olanlar için sağlık, borcu olanlar için para, savaşı yaşayanlar için barış veya en azından hayatta kalmak anlamına geliyor. Yokluğunu çektiğimiz her ne ise onu arayıp duruyoruz.
Bugün Suriye’de Ukrayna’da veya en güncel örnek olarak Gazze’de yaşanan savaşın hiç yaşanmamış olmasını, sosyal medyadan şahit olduğumuz ve insanın duygularını zorlayan görüntülerini hiç görmemiş olmayı çoğumuz isterdik sanıyorum. Bahse konu coğrafyalarda insanların yokluğunu hissettikleri barış halinden başka değerli ne olabilir?
Savaşın yıkıcı sonucunu yaşayan insanlar için yeni bir yıl veya gün yoktur, henüz ölümün gelmediği bir gün vardır ve insan bir daha ölmemeyi dileyemez. O halde silahları bir kenara koymanın veya hiç elimize almak istememenin neden bir bedeli olduğunu sorgulamamız gerektiği kanısındayım. Kıbrıs’ta vicdani retlerini açıklayan ve eline silah almayı reddeden gençler öldürmeye veya bunun ihtimaline alışmamamız gerektiğini düşünüyorlar. Çok uzak sayılmayan bir geçmişte savaşın yıkıcı sonuçlarını deneyimlemiş bir coğrafyada anlamlı bir tepki gösteren bu gençlerden biri ise Mustafa[1]. Bir suç işlemiş gibi askeri mahkemede yargılanan Mustafa’nın önümüzdeki günlerde davası görülecek. Şimdi tekrar, Suriye, Ukrayna ve Gazze’yi düşünerek, eline silah alıp, birini öldürme ihtimaline karşı hazır bulunmayı reddetmek neden suç olsun diye kendimize sormamız gerekiyor.
Silah tutmayı reddetmenin normalleştirilmesi için tüm sistemin militarist yönünü reddetmek, bu anlamda kurumları yeniden gözden geçirmek, okullarda müfredatlara varıncaya kadar her türlü enstrümanı sorgulamak lazım. O halde en baştan başlayalım: marşlar, antlar, militarist törenler, kan dökmenin kutsandığı metinler… Tamamının dahil olduğu eğitim sistemi için de benzer şeyler düşünmeliyiz. Çünkü sistemi besleyen militarist ana kanallar okullardan geçiyor. Bugün var olma fantezisi üzerinden geliştirilen militarist mitler ancak okullardan başlayarak dönüştürülebilir. Ölmeyi ve öldürmeyi kutsayan sofraya oturmayı bu noktadan reddedebilir ve belki de çocuklara savaşsız bir dünyanın mümkün olduğunu öğretebiliriz.
2024 ile birlikte Kıbrıs’ta şartların bir anda değişmeyeceğini, bazı dileklerin anında kabul görmeyeceğini, bazılarının yoğun mücadele gerektirdiğinin hepimiz farkındayız. Her şeyin birden değişebileceği bir dünya yok elimizde fakat yeni bir yılın dileklerinin arasına militarist eğitimden uzak, savaşsız, silahsız bir dünyayı da ekleyelim derim.
[1] Mustafa Hürben. Geçtiğimiz kasım ayında vicdani retçi olarak yargılanmaya başlanmıştı. 18 Ocak 2024’te Lefkoşa’da askeri mahkemeye yeniden çıkarılacak.