Eğer Yerel Gündemde Boğulmayı Seçmediyseniz, 2024 Tüm Avrupa İçin Seçim Yılıdır – Kıbrıslı Türkler Dahildir….[i]
Rastgele kararların, öngörülmesi zor sonuçlarına katlanmak zorunda olmak artık yorucu bir hal aldığını itiraf etmem gerekiyor.
Son günlerde eski bakanın kaçak diploması, paşanın kaçak sigarası, cumhurbaşkanının kaçak koyunu derken artık birşeylerin iyice kontrolden çıktığı aşikar.
Bayat bir saptama olsa da kötülük sıradanlaşıyor.
Meclis dışında Özersay’ın ifşaatları, meclis içinde Erhürman’ın erken seçim çağrısı ve TDP’nin yeni Genel Başkanı Çeler’in “meclise ve hükumete” hodri meydan çağrısı ile 2024 yılının kuzey kıbrısın yerel ajandasının seçim çağrısı üzerine kurulduğu açık bir hal aldı.
Seçim çağrısı bolluğuna rağmen, Ünal Üstel’in henüz bir niyeti olduğuna dair bir işaret de yok. Üstel, uzun zaman önce erken seçim iddialarını redderek, seçim için tarihi 2027 olarak ifade etmişti. 2027’e kadar direnebilmesi gerçekçi değil ancak; 2025 yılında yaşanacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, hukümet olma üstünlüğünden ödün verecek hamleler yapacak bir imaj da çizmiyor. Ortakları ise kurultay öteleme yada kendilerini en iyi bakan ilan etmekle meşgul olduklarından kamuoyunu ilgilendiren gündem konularına dair herhangi bir ifadede bulunmayarak idare-i maslahata devam ediyorlar.
Dahası, sadece kktc yerelini ilgilendiren bir erken seçimin, yolsuzluk, kara para, organize suç gibi faktörler ile ele alındığında, farklı bir sonuç ile nihayete erip ermeyeceği şüphelidir. Kuzey Kıbrıs bürokrasisinin çürümüş durumu da göze alındığında, herhangi bir seçim sonucunun bir öncekinden farklı ve dönüştürücü bir durum yaratacağına dair beklentileri yüksek tutmamak yararlı olur. Sonuçta vekil, müsteşar ve müdür değiştirerek dönüşemeyecek bir çürümüşlük sarmalında boğulduğumuz bakidir.
2024: Avrupa ve Kıbrıslı Türkler İçin Seçim Yılıdır
2024’de seçim arzusu etrafında şekillenen politik iklimde siyasi seçkinlerin ne denli yerel gündeme hapsolduğunu da bizlere gösteriyor. Çünkü, 2024 yılında Kıbrıslı Türk toplumunu ilgilendiren ve Kıbrıslı Türklerin hem seçme hemde seçilme hakkı olduğu bir seçim daha yapılacağı bir türlü gündeme gelmiyor.
Üstelik bu seçim, sadece Kıbrıslı Türkleri değil toplamda 27 Avrupa ülkesini ilgilendiriyor
Üstelik bu seçim Avrupa’da ve Kıbrıs’ta aşırı sağın belirleyici olma ihtimali olan bir seçim olacak… Dolayısı ile kendini solun herhangi bir yerinde tanımlayıp, enternasyonel dayanışmaya en azından aşırı sağa karşı duruş sergileme hakkı varken buna dair sessizliği seçmeyi anlayabilmek de doğrusu hayli zor.
AKEL’den hali hazırda Avrupa Parlementosu üyesi Niyazi Kızılyürek ve geçtiğimiz aylarda kurulan VOLT partisinden Hulusi Kilim’in adaylıklarını açıklamalarına rağmen konu siyasi seçkinlerin gündemine hala girebilmiş değil.
Derinya Kapısı açılması için eylem sürecinde Derinya Belediye Başkanlığı yapan Andros Karayiannis (AKEL) veya Crans Montana toplantısının çöküşünde Nikos Anastasiadis’in rolünü ifşa eden Crans Montana kitabı yazarı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yaşanan skandal yolsuzlukları ortaya çıkaran Mafya Devleti kitabının yazarı Makarios Drouşotis’in (VOLT) adaylığını da görmezden gelmemek gerek…
Bahsettiğim isimler ve daha niceleri hali hazırda bir arada yaşam konusunda yıllar içinde kendini kanıtlamış isimler…
Yanlış Politika İle Yüzleşelim
Doğduğum günden beri ya izolasyonlardan şikayet eden yada dünyalı olma arzusundan bahseden Kıbrıslı Türkler için Avrupa siyasetinde taraf olduklarını kayda geçirebilmeleri için bulunmaz bir fırsat olan Avrupa Parlemento seçimlerini bugüne kadar etkin bir şekilde kullanabildiklerini söylemek de oldukça zor.
Resmi olarak Kıbrıslı Türk toplumunun uluslararası alanda kabul gören tek makamı Kıbrıslı Türk liderliği olarak kabul edilen Cumhurbaşkanlığıdır.
Adı koyun hırsızlığına karışan şahsın makamı gasp ettiğinden beri, o kabul de daha çok temsili ağırlamalar dışında siyasi bir alanı temsil etmemektedir. Onun dışında bir Kıbrıslı Türk’ün uluslararası alanda kabul gördüğü bir diğer temsiliyet ise Avrupa Parlementosu üyeliğidir.
Ancak, 2004 yılından beri söz konusu alan Kıbrıslı Türkler siyasi seçkinleri tarafından reddedilmiş yada görmezden gelinmiştir. Reddedişin sebebi, Kıbrıslı Türklerin Annan Planı travmasına dayanır. Kıbrıslı Rumlar plana hayır dediği için parlementodaki 2 koltuk hakkının Kıbrıslı Türklere ait olduğu ve bu koltukların gasp edildiği gibi artık geçersiz olan bir plana dayalı siyasi iddiaları öne sürerek AB ile yakınlaşma ihtimali ötelenmiş ve bu politik tercihin karşılığında sadece bir “hiç” elde edilmiştir.
Tarihi Bir Olay: Ortak Listede AP Üyesi Kıbrıslı Türk
Neyse ki geçtiğimiz Avrupa Parlementosu seçim döneminde AKEL tarihi bir karar vermişti. Bu karar modern Kıbrıs tarihinde ilk kez Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ana akım bir siyasi parti tarafından ortak listede yer alması ve siyasi iradelerini ortak bir biçimde uygulamalarını sağlamıştı.
Niyazi Kızılyürek’in Avrupa Parlemetosu adayı olarak kabul edilmesiyle birlikte, Kızılyürek, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum oylarıyla, Kıbrıs’ın 6 Avrupa Parlemento üyesinden biri olarak seçilmişti.
Bu hamle bir taraftan önemli bir toplumlararası işbirliği pratiği olarak kayda geçmiş, diğer tarafta da Kızılyürek parlemento üyesi olarak geçirdiği süre içinde gerçekleştirdiği Kıbrıs Sorununa yönelik parlemento seviyesindeki müdahaleleri, Türkçe’nin AB’nin resmi dili olarak kabul edilmesini ön plana çıkarması, Erasmus programlarında Kıbrıslı Türk gençlerin de yararlanmasına yönelik çabaları, karma evliliklerden doğan çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki yurttaşlık haklarının kabul edilmesi gibi birçok konuyu da Avrupa Parlementosu gündeminde tutmaya yönelik çaba göstermiştir.
Katılım ve İrade
Samimi bir biçimde değerlendirildiğinde, geçtiğimiz Avrupa Parlementosu seçimlerine sadece 5 bin 604 Kıbrıslı Türk oy kullanmıştır. Seksin bini aşkın Kıbrıslı Türk’ün oy verme hakkı varken, katılımın bu kadar düşük olmasının pratik ve siyasi nedenleri olduğu açıktır. Malesef siyasi partilerin Avrupa Parlementosu seçimine yönelik açık bir politikası olmadığı için, mesela seçim sandıkların yeri konusunda dahi ilerleme kaydedilmemiştir.
Ancak, hala daha siyasi vicdan sahibi olan kişilerin Avrupa Parlementosu’nda yaklaşan faşizan dalgaya karşı duracak kişilerin seçilmesine yönelik tavır gösterme gerekliliği ortadan kalkmamıştır.
Üstelik Avrupa ve Orta Doğu’da yaşanan ve muhtemelen yoğunlaşacak savaşlar sürerken, savaşa karşı barışa taraf üyelerden oluşan bir Avrupa Parlementosuna ihtiyaç olduğu açıktır. Bunun gerçekleştirmesi zor olduğu açıktır; ancak bombalar patlarken tarafımızı belli edecek fırsatları kullanamayacaksak irademizi ne zaman kullanacağız sorusu da önemlidir.
Bu açıdan sadece Kıbrıslı Türklerin deneyimlediği adaletsizlikler ile sınırlı olmayan, iklim krizine ve savaşlara karşı da ses çıkaracak üyelerin Avrupa Parlementosuna seçilmesi için irade göstermek gereklidir. Avrupanın en küçük topluluklarından biri olan Kıbrıslı Türklerin kayda değer bir tavır göstermesi tarih sahnesinde, Kıbrıs Sorunu dışında başka biçimlerde de bilinir olmak adına da önemli bir fırsattır.
Esas mesele mide bulandıran yerel gündemimiz kadar; Avrupa’ya dair söyleyecek sözümüz ve irademiz olup olmadığı ile ilgilidir. Bu konuda örgütlü bir güç olarak tarihin doğru sayfasında yer almaya dönük çaba göstermek de az birşey değildir hani…
(i) Ne biçim başlık diyebilirsiniz. Ancak, 2 satır okumaya sıkılan Boomer, Y, Z ve hatta okumaya başladıysa Alpha jenerasyonunun tembelliğine bir çözüm olarak bu başlığı atmaya karar verdim. Ne de olsa, “yazılarını okurum ama uzundur” şikayetlerinin “aslında yazılarını okumuyorum” anlamına geldiğini iyi biliyorum. O yüzden en azından başlığı okurlarsa bir etkisi olur diye düşündüm… Bunun dışında, başlıktan fazlasını okuyan okur özür olarak bu notu buraya bırakıyorum 🙂