MEDUSA'DA BÜYÜK KAVUŞUM
Sonbahar aylarına damgasını vuracak birkaç önemli gökyüzü olayının arifesindeyiz. Bunlardan ilki 15 Temmuz’da gerçekleşecek Mars-Uranüs kavuşumu, diğeri 14 Ağustos’taki Mars-Jüpiter kavuşumu ve 18 Eylül’deki Ay Tutulması.
Bu yazımda öncelikle Mars ve Uranüs’ün Boğa burcundaki kavuşumlarının etkisinden bahsedeceğim. Önceki yazılarımda Uranüs’ün Boğa burcundaki yedi yıllık geçişinin güvenlik duygumuzu sarsıcı olaylar yarattığından ve Mars’ın Boğa burcundaki geçişinin de her an patlamaya hazır kızgın bir Boğa’ya benzediğinden bahsetmiştim. Şimdi ise bu ikili yan yana gelerek bu özelliklerini adeta iç içe geçirecek. Yani dünya genelinde güvenlik duygumuzu sarsıcı ani patlak veren sert, yıkıcı olaylar gündemimize gelecektir. Dahası bu birleşme mitolojide Medusa olarak geçen Algol sabit yıldızının etkisinde gerçekleşiyor.
Neler olabileceğini daha iyi öngörebilmek için gelin öncelikle Medusa’nın mitolojideki yerine bakalım…
Medusa, iki kız kardeşiyle birlikte, Zeus’un en sevdiği kızı olan zeka tanrıçası Athena’nın tapınağında yaşayan güzeller güzeli bir kızdır. Bir gün tapınağa Athena’nın kocası olan denizlerin efendisi Poseidon gelir ve Medusa’nın güzelliğinden çok etkilenir. Medusa’yı aklından bir türlü çıkaramayan Poseidon bir gün gizlice Medusa’nın odasına girer ve ona tecavüz eder. Bu olay Medusa’yı çok derinden yaralarken diğer taraftan olayın duyulması üzerine onu Athena’nın da hedefi haline getirir. Athena büyük bir öfke ve kıskançlık içerisinde Medusa’ya lanet yağdırarak önce onu her bir saç teli yılan olan korkunç bir yaratığa çevirir. Ardından ona bakmaya cesaret eden herkesin taşlaşmasını sağlar. Bunlara rağmen öfkesi dinmeyen Athane, üvey kardeşi Perseus ile anlaşma yaparak ona Medusa’nın kafasını kestirtir. Güzeller güzeli Medusa artık ona bakan herkesin taşlaşmasına ve çeşitli felaketler yaşamasına sebep olan kesik başlı bir yaratığa dönüşmüştür. Bu nedenle Medusa astrolojide kesik baş anlamında Caput Algol olarak bilinir ve gökyüzünün en belalı yıldızı olarak geçer.
SAVAŞ VE EKONOMİK YIKIM
Tarih tekerrürden ibarettir derler, aslında ben gökyüzünün benzer döngülerle insanlığa benzer olaylar yaşattığını düşünüyorum. Günümüzde yaşadığımız döngünün çok benzeri 1941 ve 1942 yıllarında yaşandı. 21 Nisan 2024’deki Jüpiter ve Uranüs kavuşumu çok yakın derecelerde 7 Mayıs 1941’de; 15 Temmuz 2024’deki Algol etkisindeki Mars ve Uranüs kavuşumu tam aynı konumda 1 Mart 1942’de ve 14 Ağustos 2024’deki Mars ve Jüpiter kavuşumu tam aynı konumda 3 Nisan 1942’de gerçekleşmiş. Yani bütün döngüler bize 2. Dünya Savaşı’nın en şiddetli yaşandığı dönemi işaret ediyor. Dolayısıyla özellikle sonbahar itibariyle o dönemlerin bir benzerinin yeniden yaşanabileceğini düşünüyorum. Son günlerde giderek daha çok ülke lideri 3. Dünya Savaşı söylemini dile getirmeye başladı. Böyle bir şey ille de olacak iddiasında değilim ama her koşulda dünyayı zorlu bir süreç bekliyor. Tabi ki böyle bir durumda zaten dünya genelinde yaşanan ekonomik istikrarsızlık bir yıkıma dönüşebilir. Zaten Algol sabit yıldızı pek çok anlamının yanı sıra savaşlar ve iflaslarla ilgili görülmüştür.
SERT METEOROLOJİK OLAYLAR
Algol sabit yıldızının bir diğer etkisi de kitlesel ölümlerle ilişkili görülmesi. Bu, 1940’lı yıllardaki bir önceki kavuşum sırasında olduğu gibi savaş ve soykırım sebebiyle olabileceği gibi aynı zamanda sert meteorolojik olaylar sebebiyle de olabilir. Sismik aktivitede de artış yaşanabilir.
TOPLUMSAL KARGAŞA
Kavuşumun etkili olacağı önümüzdeki aylar içerisinde dünya genelinde pek çok ülkede toplumsal kargaşa, ayaklanma ve çatışmaların yaşanması, aynı zamanda terör eylemleri görülmesi de yüksek bir ihtimal olarak gözüküyor. Ayrıca büyük bir yozlaşmaya da tanıklık edebiliriz.
KAZA VE YANGINLARA DİKKAT
15 Temmuz ve civarındaki günlerde özellikle elektrik kaynaklı yangınlara ve patlayıcı maddelere karşı daha dikkatli olmakta fayda var.
Ayrıca uçak kazalarında yaşanabilecek artış da bu kavuşumun etkileri arasında.
BOĞAZ VE BOYUN BÖLGEMİZİ KORUYALIM
Pek çoğumuzun bu günlerde boğaz ve boyun bölgeleri daha hassas olacaktır, dolayısıyla boğazımızı, bademciklerimizi ve genel olarak tüm boyun bölgemizi korumaya özen göstermemiz iyi olur. Ayrıca boğulmalara karşı da dikkatli olmalıyız.
Maalesef birçok olumsuz etkiden bahsettim ancak insanlık olarak bilincimizi yüksek tutmamız gereken zorlayıcı bir sürece girmiş bulunuyoruz. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi 2026’nın ikinci yarısına kadar zorlanacağız ama unutmayalım ki en karanlık an Güneş doğmadan önceki andır.
Sevgilerle..