KİRLİ BİR DÜZENDE DÜNYA TİYATRO GÜNÜ
Ne yazık ki, kirli bir düzende yaşıyoruz... Ve bu kirli düzende Dünya Tiyatro Günü üzerine yüzü olan da olmayan konuşacak. Utanmayı beceremeyen büyük büyük adamlar yüzsüzce demeçler verecek...
Korkunç kirlilik yaşanıyor bölünmüş adamızın kuzey yarısında...
Ve bu kirlenme, bünyenin bütün zerrelerine nüfuz etmiş; iyi bildiğimiz, güzel bildiğimiz her şeyi kirletiyor.
Sadece çevremizi değil...
Geçtim siyasetin kirlenmesini de...
Siyasetin kirlenmesiyle beraber insan kirleniyor!..
İnsanla birlikte toplum kirleniyor!..
Ve bu kirlilik, “DERİN BİR KİRLİLİKTİR!”
Ve bu “Derin Kirliliğe” rağmen toplumun büyük çoğunluğu kayıtsız, sorumlular ise istifasız yaşamlarını sürdürüyor utanmazca, utanmazlığın kitabını yazarak.
Her şeyin bir sınırı, her şeyin bir sonu vardır, ama bölünmüş adamızın kuzey yarısında sahtekârlığın, yalanın, yağmanın, avantanın, kirlenmenin ve utanmazlığın bir sınırı ve sonu yok.
Bu kirlilik ve utanmazlık, 1974 sonrası Ankara egemenleri ile onların işbirlikçilerinin oluşturduğu düzenin kirliliği ve utanmazlığıdır!
Bu kirli düzenin sonucu insan da kirlenmektedir.
Bu kirliliğin bizzat tek sorumlusu olarak insanı suçlamaya yeltenmek de doğru değildir. Çünkü 1974’den bu yana oluşturulan ganimet/avanta/yağma ve kap-kaç düzeninin sonucudur yaşanan kirlilik.
Bu kirli düzende, 1974’den bu yana her geçen gün “SAHTELİK” ve “UTANMAZLIK” azgınlaşan bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor...
Ve böylece bölünmüş adamızın kuzey yarısında, sahteliğin ve yalanın çapraz ateşi altında kalıyoruz.
Yaşanan kirlilik ise dört yanımızı sarmış...
Ve yalanlar doğrularımız, sahtelik sahiciliğimiz olmuş.
İşte bu “Ahval ve Şerait” içinde, bu kirli düzende Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatronun aydınlatan ışığında, insan kalmakta direniyoruz.
Çünkü insanla yaşıt olan tiyatronun amacı insan, malzemesi insan, hedefi insan ve insanı insana insanla anlatmakta ve yüzleştirmektedir. Hayatı daha güzel kılabilmek için, bir yüzleşme, sorgulama arenasıdır tiyatro. Yaşama sevincinin, umudun, inancın ve direncin hasını en iyi aşılayan tiyatro, bir kültür ve uygarlık ölçüsüdür.
Bu düşüncelerle tüm dünyada 27 Mart, “Dünya Tiyatro Günü” olarak kabul edilir ve duyurulur.
Bölünmüş adamızın kuzey yarısında kirli bir düzen egemedir. Bu kirli düzen, tüm emekçilerin, çalışanların, kurum ve kuruluşların sorunlarını bir kördüğüme çevirirken, tiyatromuzun, tiyatro emekçilerinin yıllardır boğuştuğu birçok sorunu da gayya kuyusuna atmıştır.
Mesele, ne zaman yan yana gelip, üstümüzde tepinen bu “Kirli Düzeni” ve sahiplerini def edeceğiz? meselesidir.
Dünya Tiyatro Günü’nde bu kirli düzene, “Yeter artık! Nereye kadar?” diyoruz...
“Nereye kadar mı?” diyeceksiniz...
Yaşamın her alanında emeğiyle, hakkıyla, alın teriyle çalışan insanların örgütlü o tükenmeyen enerjisiyle ayağa kalkıp bu kirli düzene dur diyene ve emekten, çalışandan, adaletten, eşitlikten yana aydınlık, temiz bir düzen kurana kadar.
Bu Dünya Tiyatro Günü’nde çağrımızdır bu kirli düzenin sahiplerine ve bütün sahtekârlara, gelin tiyatrolarımıza ve size tutulan gerçek aynada, yüzleşin çürümüş kirli ruhlarınızla.
Çünkü tiyatro, yüz yıllardır gerçeğin peşindedir.
Tiyatro, gerçeğin tarafındadır. Tarafsız olmak, yalandan, sahtekârlıktan yana olmaktır. Tarafsız olmak bu cehennemi koşullara evet demektir. Tarafsız olmak sahtelikle, yalanla, ikiyüzlülükle lekelenmek, kirlenmektir.
İnsanla yaşıt olan tiyatro böyle bir lekelenmeyi, kirlenmeyi asla kabul edemez. Çünkü tiyatro tarih boyunca gerçeği haykırmıştır ve insanı insanla yüzleştirmiştir...
Ve unutmayalım ki, tiyatronun yenilmez gücü “Hakikat”ı savunmasındandır.