Rahvancıoğlu, sorunlar tartışılırken kişiler üzerinden konuşulduğuna dikkat çekerek kamuoyunun ve siyasetin sıkıntıları tartışırken konuları kişilerden öte, yapısal sebepleri üzerinden değerlendirmeleri gerektiğini ifade etti. Bazı insanların bu süreç içerisinde nasıl kirlendiğini görmemiz ve kural kirlenmekse kuralları değiştirmemiz gerektiğini belirten Rahvancıoğlu, “insanlara değil koşullara odaklanmamız lazım. Bataklıkta sinek avlayarak sorunları çözemeyiz, bataklığı kurutmamız gerekiyor” dedi.
Paranın, hukuken, polisten, medyadan her türlü durumdan koruduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, şirketlerin devletten daha fazla olmasının, çok daha fazla insanı mobilize edebilmesi ve kendine bir koruma alanı yaratabilmesi anlamına geldiğini söyledi. Rahvancıoğlu, insan ticareti konusunun yine kişiler üzerinden konuşulduğundan bahsederek muhalefetin asıl rolünün sorunların yapısal kaynaklarına inerek, gelen giden hükümetlerden bağımsız olarak insan ticareti konusunun neden hala artarak devam ediyor olduğu sorusunu kendimize yöneltmemiz gerektiğini ifade etti.
Çalışma yaşamında insanlar özne değil!
Rahvancıoğlu, insan ticareti konusunun kaynağında temelde 3 tane mesele olduğunu belirterek bunlardan birinin yabancı düşmanlığı olduğunu ve bundan kaynaklı olarak yabancıların yaşadığı sorunlara duyarsız kalındığının altını çizdi. Aslında herkesin kader ortaklığı paylaştığından bahseden Rahvancıoğlu, çalışma hayatında yaşanan olumsuzlukların dönüp dolaşıp herkese vardığını, bir ülkenin atmosferinin nasıl şekillendiği oradaki yaşam tarzını da o şekilde şekillendireceğini aktardı.
Yabancı insanların kültürü “zaten pistir” söylemine karşı Rahvancıoğlu, bu durumun kültürle bir ilgisi olmadığını, kültürün değişebildiğini belirterek firmanın başında bulunan kişilerin vermesi gereken cevabın dünyanın neresindeki kültürün nasıl olduğuna dair bilgi vermesi değil, kendi ülkesinin yasalarına, kurallarına ve standartlarına uygun bir ortam yaratıp yaratmadığıyla ilgili olduğunu ifade etti.
Temel sorunlardan ikincisinin çalışma yaşamındaki güvencesizlik, çalışma yaşamındaki insanların özne olmama durumu olduğunu aktaran Rahvancıoğlu, özel sektörde çalışan vatandaşın da, çalışma izinli çalışanın da veya kayıt dışı işçi olarak çalıştırılanın da sorunlarının aynı olduğunu söyledi. Bu soruna çözüm olarak sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanması gerektiğini vurguladı.
İş Yasası’nın 61. maddesine göre işverenlere işçi bulmak yasaktır
Üçüncü noktanın ise İş Yasası’nın 61. Maddesi olduğuna dikkat çekerek, İş Yasası’nın 61. Maddesine göre işçilere iş bulmak, işverenlere işçi bulmak yasak olduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, 1992’den beri bu maddenin mevcut olduğunu ekleyerek. 2000’li yılların başından itibaren bu madde sürekli delindiğini belirtti. Danışmanlık faaliyeti yürüttüğünü söyleyerek yurt dışından işçi ithal edildiğini ifade eden Rahvancıoğlu, işçinin parasını almayıp, düzgün ve insani koşullar sağlansaydı da bu durumun yasa dışı olduğunu aktardı.
İşçilerden teminat parası aldıklarından bahseden Rahvancıoğlu, işçilerin bir şekilde bu rakamı denkleştirdiklerini gördükten sonra, çalışma izni masraflarını işçilerden almaya başlanıldığını, sağlık, mühür hepsi işçilerden talep edilmeye başlandığını söyledi. Rahvancıoğlu, ne kadar alabiliyorlarsa o kadarını alabilecekleri kadar çıtayı yükselttiklerini ekleyerek, “köpeksiz köy bulmuşlar, değneksiz geziyorlar. Alabildikleri son sınıra kadar artırıyorlar.” dedi. Rahvancıoğlu konuşmasının devamında İş Yasası’nın ilgili maddesinin uygulanmayışının bu sonuçları doğurduğunun altını çizdi.
Yüksek meblağlardaki gelirin bir kısmı yasa dışı faaliyet döngüsünün devamlılığını sağlıyor
Rahvancıoğlu, işçi başına kazanılan miktarı düşününce ne kadar muazzam rakamın ortaya çıktığına dikkat çekerek, bu paraların yasa dışı faaliyetin sürekliliğini garanti altına aldığını söyledi. Bu faaliyetin devamlılığının bürokrasi içindeki bağlantılara da gittiğini ekledi. Kamuoyu nezdinde onay yaratmak için medyada, bürokrasi içinde eyvallah diyecek bağlantılar sağladıklarından bahseden Rahvancıoğlu, işçilere yaptırım yapmak için, mafyatik ilişkilere girildiğini, o yüzden yüksek meblağlardaki gelirin bir kısmı, yasa dışı faaliyet döngüsünün devamlılığını sağladığını aktardı. Rahvancıoğlu, yer altı teşkilatlanması şeklinde bir durumun söz konusu olduğunu ifade ederek bu, organize bir suç olduğunu belirtti. “Kendi kendini finanse eden ve bürokrasi ile medya içerisinde bağlantılar kuran teşkilattan bahsediyoruz.” dedi. Rahvancıoğlu bu faaliyetlerin geçmiş yıllarda da yapıldığına dikkat çekerek, 10 yıl önce de bu faaliyetler devam ediyor olmasına rağmen hiçbir şey yapılmamasının nedeninin şimdi de aynı olduğunun altını çizdi.
Bu firmalar rejim partilerini finanse ettiği için hiçbir şey yapılmıyor
Danışmanlık firmalarının yabancı uyruklu işçi getirdiğine dair herhangi bir iz, kayıt bırakmadığından bahseden Rahvancıoğlu, firmaların sadece bilgileri aldığını şirketlere verdiğini, şirketlerinde kendisiymiş gibi işlem yaptığını aktardı. Neden bir şey yapılmıyor sorusuna karşı Rahvancıoğlu, aslında cevabın sorulduğu anda ortada olduğunu, zaman çizelgesinde 10-15 yıla yayılan bir faaliyetten bahsedildiğini, hükümetler anlamında 7- 8 çeşit hükümetin var olduğu zamanda da, neden bir şey yapılmadığının ortada olduğunu, çünkü rejim partilerinin bu firmalar tarafından finanse edildiğini ifade etti. Partilerin ve rejimin bu firmalar tarafından yönetildiğine dikkat çekti. Her ülkede durumun bu şekilde olduğundan bahseden Rahvancıoğlu, her ülkede bizdeki gibi ipini koparmış, değneksiz köy bulmuş gibi dizginsiz bir yapı söz konusu değildir dedi. Rahvancıoğlu, bizdeki yapıyı kısa vadede karını maksimize etmeye çalışan kap kaççı sermaye olarak değerlendirdi.
Mevzuat Başka Dillere Çevrilerek İlgili Bakanlıklarda Tercüman Bulundurmak Gerekiyor
Rahvancıoğlu, çözüm olarak İş Yasası’nın 61. Maddesinin titizlikle uygulanması gerektiğini, bu firmalar tespit edildiği anda devlet, medya ve kolluk güçleri tarafından üstüne gidilerek ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Mevzuatın sadece Türkçe olduğuna dikkat çeken Rahvancıoğlu, sigortalara kayıtlı olan işçilerin yüzde 30’a yakınının 3. ülkeden insanlar olduğuna değindi. İş yasasının bu insanların dillerine çevrilmesi, mevzuatta yazılan çalışma hayatı koşullarını aradıkları zaman bulabilecekleri hazır bir duruma getirmek gerektiğini belirten Rahvancıoğlu, ilgili kurumlarda da bu insanların dilini konuşan görevlilerin olması gerektiğini ekledi. Sermaye, burada işsiz olan insanları, Türkiye’den Türkçe bilen insanları yeterli görmeyip İngilizce dahi bilmeyen 3. ülke insanlarını gerekli gördüğünü, bilerek dil ve yer bilmeyenlerin tercih edildiğini, sonradan sömürüldüğünü biraz farkına vardığında da o kişinin işten çıkarıldığını aktardı. Rahvancıoğlu, mantığın bilgisiz, güvencesiz bağlantısız insan bulayım ve rahat bir şekilde tepe tepe kullanayımın üzerine kurulu olduğunu ekledi. Rahvancıoğlu, devlet devletse ve bu durumun farkındaysa mevcut çalışma izinlerinin yenilenmesi dışında yeni çalışma izinleri verilmemesi gerektiğini, bunu yapamıyorsa getirilen insanların güçlenmesi ve bilgilendirilmesi için mevzuatın başka dillere de çevrilmesi ve ilgili bakanlıklarda tercüman bulundurması gerektiğini vurguladı. Yasalar süs olsun diye yazılmadıysa bunların yapılması gerektiğini belirten Rahvancıoğlu, 61. Maddenin uygulanması ve sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklayarak işçinin güçlendirilmesi gerektiğini de ekledi. İşçinin güçlendirilmeden bu sömürünün önüne geçilemeyeceğinin altını çizen Rahvancıoğlu, bu sömürünün markette kasiyerlerin taburelerinin alınmasıyla, kktc vatandaşı özel sektör çalışanının çalıştığı bankada işten mesaj ile atılarak yaşandığını ve Bangladeşlinin getirildiği yerde köle kampında ikamet ettirilerek yaşandığını aktardı. Rahvancıoğlu bunların hepsinin aynı olduğunu belirterek gücü neye yetiyorsa onu yapıyorlar, kktc vatandaşını dövmeye gücü yetse dövecekti, dövemediği için mesaj ile işten çıkarıyor” şeklinde konuştu.
Şirketlerin Finanse Ettiği Partiler Rejimini Değiştirmediğimiz Sürece Sorunlar Tekrarlanmaya Devam Edecek
Rahvancıoğlu, denetim yapılmıyor denildiğinde bu şirketler kendi kendilerini neden denetlemiyor demiş oluyoruz ifadelerini kullanarak bu şirketlerin idare ettiği partiler rejimini değiştirtmediğimiz sürece bu sorunun tekrarlanacağını söyledi. Yasaları insanlar yasa var zannetsin diye ama uymamak üzere yapıldığına değindi. Rahvancıoğlu, marketler neden pahalı sorusunun cevabına da denetim denildiğini fakat sorunların cevabının denetimden geçmediğini söyledi.
Bu Ülkede Hükümetler Erk Sahibi Değil, Çanta Taşıyıcılığı Pozisyonundadır
Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu olarak “şuraya geleceğiz de hükümete gelince bunu yapacağız” vaatlerini vermediklerini hatırlatarak hükümete değil muhalefete talep olduklarını söyledi. Var olan rejimde hiçbir finansal destek alınmasa dahi sadece hükümet olunarak rejimi komple değiştirme gücünü vermediğini ifade etti. Bağımsızlık Yolu olarak daha hükümete gelmeden bugünden çalıştıklarını belirten Rahvancıoğlu, özel sektörde sendikasız çalıştırılmasının yasaklanması talebinin sadece çalışma koşullarının düzelmesi için değil yarınki müttefiklerini bugünden örgütlemek için de yükselttiklerini söyledi. “Biz ne yapacağız da bunlar olmayacak” sorusuna karşı Rahvancıoğlu hükümet olduğumuz zaman rejim bizden daha güçlü olduğu için hala muhalefet olduğumuzu bileceğiz, iktidar olmak yapabilme gücü, erk sahibi olmak demektir. Rahvancıoğlu, “Bu ülkede hükümetler erk sahibi değil, çanta taşıyıcılığı pozisyonundadır” açıklamasında bulundu. Rahvancıoğlu, dava insanının davasını her yerde savunduğunu, hükümete gelindiğinde erkiniz olmasa bile bunu toplumla paylaşarak ve birilerinin canını acıtarak, toplumun gözünde “yasa var niye uygulanmıyor?, siz kimin temsilcilerisiniz” sorularını sordurarak rejimin gerçek yüzünün deşifre etmek için muhalefet olunması gerektiğini söyledi. Bağımsızlık Yolu’nun kavga ve mücadele partisi olduğunu belirten Rahvancıoğlu, perdenin arkasındaki kukla oynatıcısının görünür kılınması gerektiğini söyledi. Bağımsızlık Yolu olarak “o koltukların” hiçbir erk sahibi olmadığını ve elde tutmak için verilecek bütün tavizlerin karakterinizden, vicdanınızdan, ideolojinizden verilmiş tavizler olduğunu bildiklerinin altını çizen Rahvancıoğlu, o koltukları kaybetme riskini göze almadan hareket etmeden gerçekten iktidar sahibi olunamayacağını aktardı.