Kıbrıs’ın kuzeyinde bir piyasa ekonomisi olduğundan bahseden Özkızan, piyasaların “vur kaç” üzerine kurulu olduğunu ve uzun vadede yatırım yapıp çıkar elde edecek şekilde değil, en kısa sürede karlarını maksimize etmeyi hedeflediğini aktardı. Özkızan, büyük sermayenin kendini Kıbrıs’ın kuzeyini uzun vadeli yatırım yapacak bir yer olarak görmediğini ve kısa süreli karına baktığı için hukuksuzluk, düzensizlik olduğunu ekledi. Özkızan, kuralsızlık sermayenin kuralıdır, düzensizlik sermayenin düzenidir dedi. Özkızan, ana muhalefet partisinin sermayeyle iş birliği yaparak hükümeti devirmeye çalıştığına değinerek çıkarı her şeyi mahvetmek üzerine kurulu olan bir sermaye yapısıyla işbirliğine girildiği zaman oradan bir şey çıkarılamayacağına ancak o düzeni karşınıza alarak çarkın dışına çıkılabileceğini aktardı.
Özkızan, büyük sermayenin aslında toplumun çok küçük bir kısmından oluşan azınlık olduğundan bahsederek büyük sermayenin, üniversite sahipleri 25-30 bin çalışanı olanları, market zinciri ve otel kumarhane sahipleri olduğunu söyledi. Bunun alternatifinin kamucu bir ekonomi olduğuna dikkat çeken Özkızan, ülkedeki kamu ekonomisinin çok verimsiz ve halkın çıkarını düşünmeden hareket ettiğinin altını çizdi. Halkın çıkarlarını öne alan, küçük bir grubun karını ve karını maksimize etmesini değil halkın faydasını düşünen kamucu bir ekonomi inşa etmemiz gerektiğini söyledi. Ekonomideki en değerli birimin işçi olduğunu belirten Özkızan, ekonominin emekçilerin yürüttüğü şekilde yeniden dizayn edilmesi gerektiğini söyledi.
Servet Vergisi, Ekonomik İşletmelerden Alınan Bir Vergi Değil, Kişilerin Ekonomik Dolaşıma Sokmadığı Servetten Alınan Vergidir!
Bağımsızlık Yolu’nun önerilerinden biri olan Servet Vergisinden bahseden Özkızan, bunun sadece sosyalistlere özgü olmadığını, dünyada da konuşulduğuna değinerek servet vergisinin ekonomik işletmelerden alınan bir vergi olmadığını, kişilerin ekonomik dolaşıma sokmadığı servetten alındığını aktardı. Bu serveti üç kategoriye ayırdıklarından bahseden Özkızan bunları gayrimenkuller, pahalı tablolar, mücevherler gibi pahalı ve aşırı derecede değerli menkuller ve bankalarda bulunan mevduatlar olarak açıkladı. Servet vergisinde bu üç kategorideki servetleri bir araya getirildiğinde değeri 500 bin sterlini aşıyorsa kademeli olarak vergilendirilmesi gerektiğini aktaran Özkızan, bu servetlerin ekonomiye sunulması gerektiğini kaydetti. Özkızan, muhalefetin sermayeye olan yakınlığından dolayı servet vergisine karşı çıktığını ifade ederek muhalefetin vaatlerinin hep masal gibi olduğunu, dürüstlüğün siyasette bir yerden bir yere götürmeyeceğini çünkü yapısal sorunlarımız olduğunu aktardı. Yapısal önerilere ihtiyacımız olduğuna dikkat çeken Özkızan, bu konuyla ilgili tartışma yürütülemediğine, muhalefet partilerin somut siyasi fikirleri tartışmaktan uzak durduğunu, siyasetlerini daha çok hükümeti eleştirmek ve kimseyi küstürmemek üzerine kurulu olduğunu kaydetti.
Özkızan, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulma nedeninden bahsederek son 1 senedir farklı gelişmeler yaşandığını, artık Kıbrıslı Elenlerin bir kısmının taşınmaz mallarını, Taşınmaz Mal Komisyonu’nu ekarte ederek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğrudan tutuklama yoluna gittiğine değindi. Arıklı’nın bu duruma bir cevap üretemediğini her iki tarafın da işi yokuşa sürüklediğini söyledi. Özkızan, en yoksul kesimin Türkiye kökenliler olduğuna değinerek Erhan Arıklı ve partisinin bu vatandaşları temsil etmek adına ortaya çıktığını ancak temsil etmeye çalışan insanların kamusal sağlık, eğitim gibi sorunlarını dile getirmediğini, diğer partiler gibi sermayeyle işbirliği yaptığını söyledi. Özkızan, Yeniden Doğuş Partisi’ne ve Arıklı’ya temsil ettikleri kesim tarafından zenginlere karşı dur, yoksullara karşı güzel politikalar ortaya koy denildiğini fakat günün sonunda Servet Vergisini savunmadığının altını çizdi. Arıklı’nın yaptığını demagoji olarak değerlendiren Özkızan, Servet Vergisi’ni yapmaya hazırsa buyurun konuşalım dedi.
Ne Türkiye’nin Ne De Yunanistan’ın Marşını Okumak Zorunda Kalacağımız Bir Birleşik Kıbrıs’a İhtiyacımız Var!
Özkızan, Paris’te düzenlenen 2024 Olimpiyatları’nda yarışan Buse Savaşkan’ın Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti bayrakları arasında kalmasıyla ilgili olarak meseleye Kıbrıslı Türker için Kıbrıs sorunu ne demektir açısından bakılması gerektiğini, nerden bakılırsa Kıbrıs sorununun ne olduğunu değiştiği açıklamasında bulundu. Özkızan, Kıbrıs sorununun iki manası olduğundan bahsederek bunlardan birinin tanınmamışlık, Kıbrıslı Türklerin uluslararası bir statüye sahip olmaması ikincisinin ise adanın birleşmesi sorunu olduğunu kaydetti. Ersin Tatar’ın arkasına AKP- MHP koalisyonunu alarak temsil ettiği iki devlet ve eşit egemenlik yaklaşımının sıkıntısından bahseden Özkızan, bu yaklaşımının Kıbrıslı Türklerin tanınmamışlığını çözemeyeceğini ifade etti. İki devletli çözümün kktc’nin tanıtılması olduğunu ve bunun aslında Türkiye tarafından istenmediğini ekledi. Özkızan, Türkiye’yi yöneten kesimlerin Türkiye halklarının çıkarlarını düşünmediğini, dertlerinin Kıbrıs’ın kuzeyinde kontrolü tamamen ellerinde bulundurmak ve ilişki halinde oldukları kara parayı, mafyayı daha fazla serpebilecekleri bir cennet ortamı yaratmak olduğunu kaydetti.
Özkızan Buse’nin sadece Türkiye bayrağı altında yarışabileceğini çünkü kktc bayrağının uluslararası bir temsiliyeti olmadığını, hatta kendi yasaları Buse’yi vatandaş yapmasını emrederken vatandaş yapma niyeti olmayan Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı altında da yarışamayacağından bahsetti. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türklerin devleti olmadığını hatırlatan Özkızan, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda Kıbrıslı Türklerin ortağı olduğu bir devlet olduğunu fakat 1964 yılındı Kıbrıslı Elen şovenistler tarafından bu ortaklığın ortadan kaldırıldığına ve Kıbrıslı Elen devletine dönüştürüldüğüne değindi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin marşının Yunanca olduğundan bahseden Özkızan, Buse vatandaşı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti adına yarışsaydı Yunan milli marşı okuması gerekeceğine dikkat çekti. Özkızan, bu yüzden ne Türkiye’nin ne de Yunanistan’ın marşını okumak zorunda kalacağımız bir birleşik Kıbrıs’a ihtiyacımız olduğunun altını çizdi. Buse’nin Kıbrıs Cumhuriyeti adına yarışmasını isteyenlere, “şayet kazansaydı Yunan milli marşını okuyacağının farkında mıydı?” sorusunu yönetti.
Hayatı Ucuzlatmak İçin Giderlerin Azaltılarak Gelirlerin Artırılması Gerek!
Türk Lirası temelli bir enflasyonumuz olduğunu ama kendi içimizde para biriminden bağımsız bir enflasyonumuz olduğuna da dikkat çeken Özkızan, Öncelikle dövize endeksli ekonomiyi dile getiren CTP’nin samimi olduğunu düşünmediklerini söyledi. Özkızan, önce tamamen Euro’ya geçme konuşulduğunu hatırlatarak daha sonra Euro temalı bir ekonomi konuşulduğunu, bu konuda çok yorum yapmanın spekülasyon olduğunu düşündüğünü ifade etti.
Halkın yaşadığı sorunlara somut çözümler üretilemediğine dikkat çeken Ersoy, çifte enflasyon olduğunu, TL kullanımı konusunda kısa vadede çözüm getirilemeyeceğini ancak ülke ekonomisi adına kısa vadede çözümler getirilebileceğinin altını çizdi. Asgari ücret en düşük kamu maaşına endekslenmesi gerektiğini ortaya koyan Özkızan, meselenin asgari ücreti artırmak değil, hayatı ucuzlatmaktan geçtiğini, giderlerin azaltılması ve gelirlerin artırılması gerektiğini ifade etti. Özkızan, Kıbrıs’taki asgari ücreti Euro üzerinden hesapladığınızda, AB ülkelerinin yarısından daha yüksek olduğunu ancak AB ülkeleri içerisinde en düşük alım gücüne sahip ülkelerden biri olduğumuzdan bahsetti.
AKSA’dan ve Piyasacı Mantıktan Kurtulmalıyız!
Özkızan, yapısal ve kalıcı bir çözüm üretmek istiyorsak bunun şu anda pahalılığa neden olan piyasa ekonomisine alternatif yaratmaktan geçtiğini ifade etti. Elektrik gibi belli başlı sektörlerin kamulaştırılmasıyla bunun yapılabileceğinden bahseden Özkızan, AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi gerektiğini vurguladı. Kıb-Tek’in özerk olmamasının başlı başına bir sıkıntı olduğunu belirten Özkızan, elektriğin yarı özel olduğunu, iletim ve dağıtımda da özelleştirilmeye gidildiğine dikkat çekerek kademeli bir özelleştirme olduğuna değindi. Böyle bir ortamda Kıb-Tek’in ortadan kaldırılmak istendiğini ekledi. Elektrikte ve enerjide, AKSA’dan ve piyasacı mantıktan kurtulmamız gerektiğini ve kamusal yatırımlara ihtiyacımız olduğunun altını çizdi. Özkızan, kamucu ekonomiyi hayata geçirmenin yolunu üretim, dağıtım ve tüketim kooperatifleri kurmaktan geçtiğini söyledi.
Kooperatif Sistemine Dayalı Kamucu Bir Alternatif Yaratmalıyız
Son günlerde Kıbrıslı Türk olmanın zor bir zanaat olduğunu söyleyen Özkızan, bir taraftan kimlik sorunu ile uğraşıldığını bir yandan da yoksulluk sorunu ile uğraşıldığından bahsetti. Özkızan, kimlik sorunun çözümünün federal çözümden, Kıbrıslı Türklerin eşit bir halk olarak siyasi eşitlikler temelinde birleşik bir Kıbrıs’ın kurucu olacakları bir çözümden geçtiğini, yoksulluk sorunun ise sömürü cennetine çevirmiş vur-kaç sermayesinden kurtulmamızı sağlayacak kooperatif sistemine