Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis arasında 15 Ekim’de New York’ta gerçekleştirilen yemek formundaki gayriresmi görüşmeden, Genel Sekreter’in Kıbrıs sorununu yeni bir kadroya oturttuğu ve çözüm perspektiflerine de yeni koordinatlar atadığı ana sonucunun çıkarılabileceği bildirildi.
Haftalık Kathimerini haberi "BM Kıbrıs Sorununu Yeni Koordinatlara Yerleştiriyor” başlığıyla manşete çektiği haberinde, Genel Sekreter Guterres’in çözüm perspektiflerini ne Rum tarafının anlattığı gibi iki bölgeli iki toplumlu federasyonla ve müzakerelerin Crans Montana’da kalınan yerden başlaması ne de Türk tarafının iki ayrı devlet teziyle örtüşmeyen yeni koordinatlar atadığını yazdı.
Gazete Guterres’in gerçekte, Cumhurbaşkanı Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis’i “aralarındaki uçurumun üzerine nasıl köprü kuracaklarını ve çözüme götürecek bir hareketliliğe olanak tanıyacak güveni nasıl tesis edeceklerini incelemeye cesaretlendirmesinden ortaya çıktığı üzere, “federasyon ile iki devlet arasında bir şeyi resimlemekte olduğunu yazdı.
Genel Sekreter’in 2021’de de önerdiği gibi “çemberi kareye dönüştürme” mantığında hareket ettiğini yazan gazete Guterres’in o zaman da iki tarafın dile getirdiği tezlerin ortalamasında hareket edecek bir çözümü resmettiğini yazdı.
Haberde tarafların tezleri arasındaki mesafe dikkate alındığında bu ortalamanın, Rum tarafına bir gevşek federasyon Kıbrıs Türk tarafına da egemen eşitliğini kuracağı bir çerçeve olarak “satılabilecek”, ana karakteri İngilizlerin “yapıcı belirsizlik reçetesi” olan, konfederasyon yaklaşımından başka bir şey olamayacağına işaret edildi.
Guterres’in, konumu gereği Güvenlik Konseyi tarafından yetkilendirdiği iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesini sonuna kadar savunması gerektiği düşünüldüğünde ortaya, Rum yönetiminin mağlup, Türkiye’nin ise aksine galip olacağı ikinci bir sonucuna varılması gerektiği belirtildi. Gerekçe olarak da Guterres’in, son görüşme sonrasında BM tarafından yapılan açıklamada yer almayan, uzun yıllardır ortadan kaybolan ve BM Genel Sekreter raporlarında da anılmayan Güvenlik Konseyi kararlarını da yetkisini de kenara bırakmaya hazır göründüğüne dikkat çekildi.
Genel Sekreter’in, iki tarafın tezleri arasındaki uçurumun ışığı altında, gayriresmi yemek sonrasında yaptığı açıklamayla gelişmeleri gayriresmi niteliği nedeniyle çerçeve/kutu dışında (“our of the box”) fikirlerin görüşülmesine olanak tanıyan yeni bir genişletilmiş gayriresmi görüşmeye yönlendirdiği belirtildi. Üç yıl önce gerçekleştirilen benzer bir görüşmenin, Cumhurbaşkanı Tatar’ın iki ayrı devlet çözümünü lanse etmesine araç olduğu, Genel Sekreter’in Tatar’ın bu önerisini teslim almayı kabul ettiği, “istese reddedebilecek olmasına rağmen bunu yapmadığı” hatırlatıldı.
Habere göre Rum tarafındaki kaynakların, bu yıl bitmeden önce gerçekleştirilmesini beklediği yeni gayriresmi genişletilmiş görüşmeye kimlerin katılacağı BM tarafından tayin edilmiyor. Gayriresmi niteliği, BM çerçevesi dışında önerilerin sunulmasına ve görüşülmesine olanak tanıması dışında, Türkiye’nin, resmi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü sıfatını taşıyan İngiltere ve ‘aktif katılımı’ olmamakla kalmayıp tamamen dışlanan AB de dahil, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve varlığından kaynaklı katılım” olarak algılanabilecek herhangi birinin katılacağı resmi bir görüşme olmaması tezine de koruma sağlıyor.
Gazete gayriresmi niteliğin, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” tanınmaktan vazgeçilmesi ve toplum statüsüne indirgenmesi çabalarında Türkiye’nin işine geldiğini, Türkiye’nin ayrıca, gündem getirme ve dışlama kabiliyetine sahip olduğunu da gösterdiğini yazdı, Maria Angela Holguin’in görev süresinin uzatılamamasını buna örnek gösterdi.
Alithia ise “Garantör Ülkeler Zamanı… Kıbrıs Sorununda Ankara ve Atina’nın Yükselmiş Rolü Perde Önünde” başlıklı manşet haberinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in de 15 Ekim’deki gayriresmi görüşmeye Türkiye ve Yunanistan’ın “baskısıyla” katıldığını öne sürdü.
Gazete Genel Sekreter Guterres’in, görüşleri arasında uçurum bulunan Tatar ve Hristodulidis’i yeni geçiş kapıları açılması gibi ikincil öneme sahip konular üzerinde çalışmak üzere Ada’ya gönderdiğini ve aralarındaki sorunları çözmekte kararlı olan garantör ülkeler Türkiye ve Yunanistan’ı muteber muhatap almakta olduğunu yazdı.