Erhürman, "Nüfusu bilmediğimiz yerde, nasıl oluyor da gençlerin iş bulup bulamadığını hesaplıyoruz?" diyerek bu konuda yaşanan sorunlara dikkat çekti. Erhürman, mevcut duruma farklı bir perspektiften bakılması gerektiğini vurguladı ve "Bazı şeylerden sıkıldık. Daha yukarıdan bakma zamanıdır. Kafamızı daha da yukarı kaldırma zamanıdır" ifadelerini kullandı.

“Yaygın bir umutsuzluk var”
1958 yılında KTTO’nun kurulduğu dönemi hatırlatan Erhürman, o dönemde toplumun sermaye birikiminin sıfıra yakın olduğunu belirtti ve “Çok zor bir durumdu. Türk’ten Türk’e kampanyaları başlatıldı, Türk çarşısı girişimleri yapıldı. 1958’deki zayıf sermaye birikimiyle bugünkü sermaye birikimi kıyaslanabilir bile değil. Çok ciddi bir sermaye birikimi var. Ciddi bir zenginleşme ve para var" dedi. Erhürman, durum böyleyken, günümüzde yaşanan gençlerin mutsuzluğuna dikkat çekti: "Sizlerin çocuklarından da bu ülkede yaşamak istemiyorum, göç etmek istiyorum lafını duydum. Bu ülkedeki mutsuzluk sadece yoksul kesimin yaşadığı bir şey değildir. Yaygın bir mutsuzluk ve umutsuzluk var." Ekonomik durumun yalnızca para ile ilgili olmadığını ifade eden Erhürman, “Mesele ne kadar paranız olduğu meselenin çok ötesindedir” dedi. Kıbrıs’a yatırım yapmaktan kaçınan bir iş insanından bahseden Erhürman, "Ben buzun üzerine yazı yazmam, Kıbrıs’a yatırım yapmam demiş bir iş insanı Türkiye’de. Öngörülemezliğin bu kadar yaygın olduğu bir coğrafyada ya yatırım hiç gelmez ya da yatırım gelir ama arzu ettiğiniz kurumsal yatırım gelmez. O zaman da siz gelen yatırım konusunda mutluluktan uçmazsınız çünkü gelenle uğraşmak zorunda kalırsınız" dedi.

“Üretici üretimden kopuyor”
KTTO’nun genelde özelleştirmeyi savunduğunu ancak limanlar konusunda daha önceki deneyimlerin dikkate alınması gerektiğini söylediğini hatırlatan Erhürman, söz konusu durum hakkında değerlendirmelerde bulundu. Yükseköğretim, turizm ve tarımsal alanlardaki yatırımları değerlendirerek, "İnşaat sektöründe yatırım yaparsınız, sektör patlar, dünya kadar para kazanırsınız, sonra balon patlar. Öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırım büyür ve sonra nelere mal olur, kimse bilemez" dedi. Siyasi koşulların öngörülemezliğinin, ekonomik öngörülemezliği de beraberinde getirdiğini ifade eden Erhürman, Güney Kıbrıs’taki tutuklamaların inşaat sektöründe yarattığı olumsuz etkilerden bahsetti. Güney Kıbrıs’ın turizm ve yükseköğretim konularında attığı adımları değerlendiren Erhürman, "Turizm, yükseköğretim ve inşaat üçü birden sarsıntıya girdi. İnşaat sektörü sallanır, turizmi sallamaya çalışır. Biz bu filmi daha önce de gördük" dedi. Narenciye üretimi konusunda da sorunlar yaşandığını belirten Erhürman, "Narenciye üretirsin bu ülkede, tonlarca ürün dalında kalır, dökülür. Sonra bunu sıkacağız diyorsunuz. Narenciyeci bile satacağını öngörmez. Türkiye’ye satamaz. Narenciye bahçeleri imara dönmeye başladı. Harnup daha fiyatı açıklanmadı, üretici üretimden kopuyor" şeklinde konuştu.


“Öngörülebilirliği sağlama zorunluluğumuz var”
İçinde bulunulan statüde ciddi bir sıkıntı olduğuna dikkat çeken Erhürman, bu konuların artık masaya yatırılması gerektiğini belirtti. Kıbrıs Türk halkının eşit kurucu ortak olduğunu vurgulayan Erhürman, "Biz bu memlekette iki eşit kurucu ortaktan biriyiz. Hiç kimse ağzıyla kuş tutsa bizim bu statümüzü elimizden alamaz" dedi. Ancak, bu statüyü kabul etmeyen bir muhatapla karşı karşıya olduklarını belirten Erhürman, "O zaman ne yapacağız? Uluslararası hukukun tanımadığı bir statüden bahsedip onlara rahat ortam mı yaratmaktır strateji? Bir stratejiye ihtiyacımız var" dedi. İnşaat sektöründeki dalgalanmaların maliyeyi de etkilediğine dikkat çeken Erhürman, yaşanan sıkıntılardan bahsetti. Süreç sonucunda meydana gelebilecek yapıdan bahseden Erhürman, "İki eşit kurucu devlet, her bir devlet kendine ait yetkilerini egemence kullanacak. Siyasi eşitliğe dayalı iki toplum, her yetkinin egemence kullanılması ve kaçınılmaz olarak da federal devlette siyasal eşitlik. İsim önemli değil, istediğinizi deyin adına, içerik bellidir. Bizim tescil edilmiş siyasi statümüzün sonucudur bu" diye konuştu. Siyasi eşitliğin kabul edilmediği bir ortamda masaya oturmanın mümkün olmadığını vurgulayan Erhürman, "Siyasi eşitliğimiz kabul edilmedikçe masaya oturmayız. Esas kritik nokta orasıdır” dedi. Ayrıca, karşı tarafın masayı devirmesi durumunda aynı statükoya geri dönülmeyeceğini, bunun da önceden belli olmadı gerektiğini belirtti. Erhürman, Kıbrıs Türk halkının geleceğini göreceği siyasetin doğru yerden oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’nin Kıbrıs adasının tamamının garantörü olduğunu hatırlatarak, "İki ayrı devlet olursa Türkiye’nin garantisi nasıl olur? Kuzeyde ayrı devlet, güneyde ayrı devlet ama Baf’taki hidrokarbonlarda hakkın nasıl olacak? Kuzeyde hakim olmak istersiniz ama güneye de ortak olmak mı istersiniz?" şeklinde sorular sordu. Yeni şeyler söylemek gerektiğini vurgulayan Erhürman, gençlerin mutsuz olduğunu ve göçten bahsettiklerini ifade etti. "Nüfusumuzu bilmiyoruz. Bu mutsuzluktan kurtulma zorunluluğumuz ve öngörülebilirliği sağlama zorunluluğumuz var," diyerek konuşmasını sonlandırdı.