Ekonomist Mertkan Hamit yaptığı paylaşımda, kuzeyde enflasyonun günün sonunda daha büyük enflasyon doğurduğunu, önüne geçilmediği için de artık güneyden alışverişin toplum için rasyonel bir tercih olduğunu belirtti.

Bunun önüne geçmek için yapılan açıklamaların ise irrasyonel olmaya mahkum olduğunu aktaran Hamit'in sosyal medya paylaşımı şöyle:

'Piyasada fiyat mekanizması önce kuzey lehine bozulmuş; onlarca araçlık konvoylarla güneyden - kuzeye talep artışı yaşanmıştı. Talep yönlü enflasyon iddiası bu noktada ortaya çıkmıştı. Bugün artık açıkça anlıyoruz ki, aslında enflasyonun sebebini talep üzerinden anlamak yeterli değilmiş. Çünkü talep güneye kayarken; fiyat artışı devam ediyor.

İkinci argüman enflasyonun tedarik zinciri kaynaklı olduğu yönündeydi; geçici olan bu etki de sona erdi ancak geçtiğimiz aylar bunu da boşa çıkardı. Ayrıca, TL'deki enflasyonun esasen yapısal olduğunu ortaya çıkardı.

Üçüncü argüman sorunun kur kaynaklı olduğuydu; ancak geçtiğimiz süre içinde döviz görece dengede olsa da; fiyatlar artmaya devam etti. Dahası kura rağmen, euro tabanlı fiyatları olan güney, kuzeyden daha ucuz bir hale geldi. Demek ki, kur dalgalanması dışındada kuzeydeki ekonomik faaliyetlerde enflasyona sebep olan faktörler vardı.

Bu faktörleri en genel çerçevede piyasa aktörlerinin beklentilerinin yönetimi kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.

Piyasa aktörleri derken emek, kamu idaresi ve sermaye şeklinde üç ana gruptan söz edebiliriz.

Özellikle ithalat ağırlıklı piyasada ticaret erbabının fiyat beklentileri ve kararları önemlidir. Bu konuda geçtiğimiz süreç içinde herhangi bir denetleme mekanizması kurulmamıştır. Ticaret erbabı risklerini minimize edebilmek için olağanüstü karlar yaparken piyasaya en ciddi zararı vermiştir. Ancak, şimdilerde, yavuz hırsız ev sahibi bastırır modunda; ortaya çıkan durumdan da mağdur olduklarına dair bir yaklaşımı seçmiş olmaları, popülizmin başka bir boyutudur.

İkinci ise kamu yönetimi kaynaklıdır. Burada da reform kapasitesi söz konusudur. Ancak enflasyon ile mücadeleye dönük tek yapılan anlamsız müdahalelerle et fiyatları konusunda yeni bir karmaşa yaratan hükümetin bu konuda somut bir önlem alamadığı açıktır. Dahası geçtiğimiz süreç içinde artan talep, inşaat sektöründe yaşanan büyümeden de herhangi bir sosyo-ekonomik direnç mekanizması yaratamamışlardır. Bu açıdan kamu yönetimi sorumluluklarını yerine getirmediği için hanehalkı tüketiminin güneye kaymasında önemli bir rol oynamıştır.

Üçüncü nokta ise emek boyutunda asgari ücret yönündeki beklentilerdi. Emeğin neredeyse hiç örgütlü olmadığı, bu yüzden de kararlara olan etkisi sadece asgari ücret pazarlığında ortaya çıktığını biliyoruz. Tek başına karar alamadıkları için ancak kamu ile çıkarları örtüştüğü koşullarda istediklerini yaptırabilen emekçiler, bu dönemde hükümetin popülist kaygıları ile çıkarlarını örtüştüğünü gördü ve hayat pahalılığı açısından kayda değer bir destek almıştır. Geçen sürede hükümet hayat pahalılığını asgari ücrete yansıtırken, kamudaki mali disiplini bozulması; enerji ve emek maliyetlerinin artışı konusunda da çözüm üretememiştir. Ücretler artarken, emek verimliliği konusunda hiçbirşey yapılmamıştır. Bu da doğal olarak enflasyonun yapısal etkilerini derinleştirmiştir.

Sonuç olarak enflasyon daha büyük enflasyon doğurmuştur. Önüne geçilmediği için de artık güneyden alışveriş rasyonel bir tercih olmuştur. Bunun önüne geçmek için yapılan açıklamalar ise irrasyonel olmaya mahkumdur.

Diğer irrasyonel yaklaşım ise yapısal olarak enflasyon yaratan bir para biriminde kuralsız bir biçimde dahil olmaya dönük ısrardır. TL bölgesinde yer almaya, herhangi bir karşılıklılık olmadan ısrarcı olmanın yarattığı maliyetler bugün daha ağır bir şekilde yaşıyoruz. Öyle ki 1 Euro 36 TL'ye denk gelmesine rağmen, güneyden alışveriş daha ucuza geliyor. Kurlar artmadığı halde, fiyatlar artıyor.

Özetle, statükoyu sürdürmek artık daha pahalı.

Böyle bir absürt durum ancak kötü araçlar, kötü yönetimin güçlerini birleştirmesi ve gelecek vizyonu olmadığı zaman mümkün olabilirdi. Ne şanslıyız ki, böyle bir kombinasyona denk geldik. Bu kadar küçük bir ekonomi çok dinamik ve dirençli olabilecekken, verimsiz ve maliyetli bir biçime getirerek; mümkün olan en saçma enflasyon hikayesini yazdık. Gurur lan!'